Yazı ilk olarak bulunup insanlar arasında yayılmaya başlayınca o dönemi yaşayanlar, bu yazı nereden çıktı, eskiden her şeyi ezberleyebiliyorduk, hafızamız güçlü idi, şimdi her bilgiyi yazıya döküyoruz, hafızamız zayıfladı, diye şikâyet etmişler, yazının onların ezber gücünü geri götürdüğünden dert yanmışlardır. Aslında, bilgiyi aktarmaya yarayan her gelişim insana kolaylık sağlamakla birlikte, onun birçok özelliklerini de köreltmektedir.
Düne kadar onlarca ev telefon numaralarını zihninde tutan insanlar, şimdi her bilgiyi cep telefonlarına kaydetmekte, bu yüzden eşinin, çocuğunun, anne- babasının telefon numarasını belleğinde tutamamaktadır. Belki eski insanların yazıdan şikâyet ettiği gibi bizim de bugün teknolojik gelişmelerden ve onun belleğimize ve kültürümüze vermiş olduğu zararlardan yakınma durumumuz vardır.
Teknolojik bir buluşun halk tarafından benimsenebilmesi için belirli bir zaman diliminin geçmesi, halkın bu buluşları içselleştirmesi gerekir. Fakat günümüzde teknoloji, kapımızın önünde çiğnediğimiz paspastan daha hızlı bir şekilde eskimekte, yeni sürümü çıkan bir alet halkın gözünde itibarını çok çabuk kaybetmektedir.
Avrupa’da insanlar, ortalama iki yılda bir cep telefonunu değiştirirken ülkemizde bu durum altı ayda kadar inmiş bulunmaktadır. Kendimizin üretmediği ve dışarıdan ithal edip altı ayda eskitip yüzüne bakmadığımız bu telefonlara ülke olarak milyarlarca dolar ödemekte ve gelirimizi yabancı ülkelere kaptırmaktayız. Bizim şikâyetimiz teknolojiye değil, onun kullanılma ve çabuk tüketilme şeklinedir.
Teknolojiyi bu kadar çabuk tüketmemizin arka planında neler var?
Birisi, bilge bir adama gelerek Efendim ben bir üniversite bitirdim, kültürlü oldum mu? diye sorar.
Bilge Adam hayır, kültürlü olman için senin en az üç üniversite bitirmen lazım, der.
Adam gider, iki üniversite daha okuyarak sekiz yıl sonra aynı adama gelir:
Hocam, ben sizin dediğiniz gibi iki üniversite daha okudum, toplamda üç üniversite bitirmiş oldum, şimdi kültürlü oldum mu? diye tekrar sorar.
Bilge Adam, yok o öyle değil, o üniversitelerden birini senin deden, diğerini baban bitirecekti; sonuncusunu da sen bitirecektin, belki o zaman kültürlü olurdun, der.
Bu hikâyede olduğu gibi,  kültür bir olayı değil, bir geleneği kurmayı gerekli kılmaktadır. Teknoloji kullanmak da bir kültürdür, fakat bu kültürün birey üzerinde yansıması onun o teknoloji geleneğiyle kurması gereken bağlantıyı ve bireyin onu en iyi şekilde içselleştirmesini şart koşar.
Bugünkü gençliğimizin hemen hemen hepsinin cep telefonu anne ve babasının cep telefonundan yenidir. Bunu normal kabul edelim, fakat bunlar bu yeniliği ailelerinden değil, çevrelerinden görmekte ve onlardan aşırı derecede etkilenmektedirler. Bu durum hızlı tüketimin önünü açmaktadır. Belki evinde ev telefonu, fotoğraf makinesi, kamerası, interneti olmayanlar, bir anda, fotoğraf çekme özelliği, kamerası, interneti olan cep telefonlarına kavuşmakta bu durum da bireyin bu telefona hayran hayran bakıp elinden bırakmamasına neden olmaktadır.