At, avrat, silah” kültüründen gelen insanımız her nedense silah kullanmayı ve silahlı olmayı çok sevmektedir. Bu durumun muhtelif sosyo-psikolojik sebepleri vardır. Göçebe kültüründen gelen ve gelişen bir yaşam şeklinin kendisini devamlı savunma ihtiyacı içerisinde hissetmesinin tetiklediği tarihi bir sürecin günümüze kadar hiç değişmeden ve hatta artarak devam ettirildiğini gözlemlemekteyiz.


Sonuçları çok korkunç ve ürkütücü olan bu yarışın bilimsel incelemesini yapan bir gurup “Trabzon Sosyal Bilimler Lisesi” öğrencimizin ortaya çıkardığı gerçeğe şaşırmamak mümkün değil!


Tuik’ten alınan istatistiki verilere göre; sadece 2007-2009 yılları arasında ülkemizde ateşli silahla ve bıçakla işlenen suçların sayısı 10,121 gibi çok yüksek bir rakam oluşturmaktadır.


Türkiye’de her yıl ortalama olarak 3 bin kişi bireysel silahların kullanılması sonucu hayatını kaybediyor. Biz Kıbrıs savaşında bunun 1/5’i kadar bile şehit vermemiştik. Ne oluyor böyle diye insanın sorası geliyor!


Çünkü en basit bir olaydan dolayı bile insanlar öfkelerini kontrol edemeyince hemen bellerinde taşıdıkları silaha sarılıp karşılarındakini hiç acımadan öldürebiliyorlar. Ölen sadece bir kişi olmuyor, hayat boyu süren kanlı kavgalar ve korkular, devam eden uzun hapishane hayatları da olayın dehşetini ortaya koymaktadır.


Türkiye’de 1 milyon 800 bini kurusıkı olmak üzere; ruhsatlı-ruhsatsız 7 milyondan fazla silah olduğu tahmin ediliyor. Buna göre Türkiye’de her on kişiye bir silah düşmektedir. Şimdi buradan şunu da yetkililere bir sitem olarak gönderelim. Hangi gerekçe ile olursa olsun verilen ruhsatlı silahlarla; öfkesini kontrol edemeyip rahatça karşısındakini öldüren insanların suçunda acaba bir payımız var mıdır diye hiç düşünülüyor mu?


Ruhsat alması için yetkililerin yardımını almayı başaran insanların işleyecekleri suçlara, bu ruhsatın alınmasında yardımcı olanların da katkılarının olacağının insanlar farkında mıdır acaba? Tıpkı hak etmediği halde ehliyet alan adayların yapacakları trafik kazalarında masum insanların ölümüne, hak etmediği halde ehliyet veren komisyon üyelerinin de payı olacağı gibi. Gerçi ruhsatlı silahı olmasa bile öfkesini kontrol edemeyen insanlar yapacaklarından kolay vazgeçmezler ancak silahın ruhsatlı olması belki öfke kontrolsüzlüğünde olayı daha da çabuklaştırdığı için sakıncalı görülmelidir.


Şimdi gelelim araştırmanın sonuçlarına:


İlk defa ateşli bir silah ile 10 yaş altında atış yapan kişilerin gelecek yıllarda kendisini beğendirme ve kabul ettirme eksikliğini silah kullanarak giderme oranı; ilk defa 20 yaş üzerinde silah kullanan insanlardan daha yüksek çıkmaktadır. Yaşı küçük olan bireylerin yıllık mermi tüketimi yaşı büyük olanlara göre daha fazladır.


Araştırmaya katılan bireyler arasında silahı olan kişilerin %60 düşük, %31 orta, %8,9 yüksek seviyede narsist kişilik özelliğine sahiptir. Türkiye de silah ile adam öldürme ve yaralama olayları düşünüldüğünde %8,9’luk oran çok yüksektir. Silahı olan kişilerin %15,6 düşük, % 53,3 orta, %31,1 yüksek seviyede öfkeli olma özelliği tespit edilmiştir.


Yani bu %31,1’lik bölüm hemen belinde silah varsa buna sarılacak tipteki insan demektir. Kişilerin tükettiği mermi sayısı ile öfke düzeyi arasında anlamlı bir ilişki mevcuttur. Tüketilen mermi sayısı fazla olan kişilerin öfke seviyesi yüksektir. Bu sonuç bu kişilerin elinde ve belinde mutlaka silah olmamasını gerektirmektedir. Bunu bile bile bu kişilere silah ruhsatı vermek, kanuni haklarıdır diyerek geçiştirilecek bir durum değildir.


Yine silahı olan bireylerin %46’sı öfkesini kontrol edebilirken, %23,7’si öfke kontrolünde zorlandığı, % 31’nin ise öfkesini kontrol edemediği tespit edilmiştir. Silahı olan bireylerde, %43’ü öfkesini dışa atma hali, %28’i öfkesini içe atma hali tespit edilmiştir. Ayrıca silahı olan bireylerin %42’si moralinin kolay bozulduğunu ifade etmiştir. Yani en ufak bir tartışma ya da sözlü atışmada morali bozulacak ve ardında da öfkelenip silahına sarılacak olan kişidir bunlar.


O zaman yetkililerimizin, etkililerimizin, anne ve babaların özellikle 10 yaş altındaki çocuklarına silah kullandırmamaları ve silah kullanmaya özendirmemeleri, silah ruhsatı alacak bireylere çeşitli psikolojik incelemeler yapılması, ergenlerin öfkelerini kontrol edebilmelerinde  “öfke kontrol eğitim programlarının uygulanması, hatta silah ruhsatı alacak kişilere de bu eğitimin yansız tarafsız ve tamamen bilimsel kriterlere göre uygulanması medeni bir mecburiyettir. Bu çalışmayı yapan öğrencilerimizi kutluyorum,


T. B. M. M’de “Silah ruhsatları” ile ilgili beklentilerimizi karşılayacak bir çalışmanın yapıldığını bilmekte ve umutla beklemekteyiz.


Kaybolan hayatlar da, yıkılan yuvalar da bizim değil mi diye de sormak istiyorum!