Mustafa Kemal bir konuşmasında, “Eğer Cumhurbaşkanı olmasaydım Milli Eğitim Bakanlığı’nı almak isterim’’ der. Bu sözleri onun kültür, eğitim ve öğretmene verdiği önemi çok iyi anlatmaktadır. Tarihe kısa bir yolculuk yapalım.
3 Mart 1924’te Tevhidi Tedrisat (Öğretim Birliği) Kanunu, ikili eğitim yerine çağdaş toplumun nitelikli bireylerini yetiştirecek tek bir eğitim sistemi kurmak üzere çıkarıldı.
“Memlekette mektepsiz tek bir çocuk bırakmayacağım’’ diyen Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati, projesini gerçekleştirmek üzere 1 Ocak 1929 yılında Millet Mekteplerinin kapılarını okuma-yazma bilmeyen yurttaşlara açtı.
Kadere bakın ki, Mustafa Necati Bey açılış günü hayatını kaybetti. Ertesi gün mezarı başında Başbakan İsmet Paşa şöyle diyordu; ’’İnkılâpçıların ölürken kalanlardan ve yeni yetişenlerden bir tek dileği vardır. Cansız bileklerinde sallanan vazife bayrağının kavranıp daha yüksekte dalgalandırılmasıdır.’’
Mustafa Necati’nin bayrağı gerçekten yerde bırakılmayacak ve çalışma daha da hızlandırılarak okuma-yazma oranında %10’lardan %19’lara çok kısa sürede ulaşıldı.
“Dünyada her şey için, medeniyet için, başarı için en hakiki mürşit(yol gösterici) ilimdir, fendir.’’ diyen Atatürk bilimin ışığının karanlığı aydınlatacağına olan inancını vurgulamıştı. Ne yazık ki, bilimin ışığından uzaklaşarak cehaletin karanlığına doğru gidiyoruz.
Bir araştırma şirketinin 2024’te yaptığı araştırmanın sonuçları anlamlıdır.
En güvenilen meslekler (% olarak); Bilim insanı 55, Öğretmen 53, Doktor 52, Askeri Personel 44 (Yüzde 90’lardan nerelere), Polis 42, en güvenilmeyenler ise; Politikacı 69, Sosyal Medya Influencer 65, Bakan 58, Din Görevlisi 56, Reklamcı 51 şeklindedir.
Toplumsal yaşamın her alanında ve özellikle de siyaset kurumunun içerisinde yok olan ahlaki değerlerin yeniden kazandırılması için yoğun çaba ve emek sarf edilmelidir ki siyaset kurumuna olan güven artırılabilsin. Bu haliyle siyaset ve siyasetçiye olan güvensizliğin olumsuz etkisiyle, zararı halkın kötü yönetilmesiyle halka olacaktır.
Atatürk’ün sözleri hep rehber niteliğinde; “Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır, ya da milleti esaret ve sefalete terk eder.’’ diyerek eğitimin önemini vurgulamıştır.
Cemaat oluşturmaya harcanan enerji, masraf ve kararlılığı çağdaş eğitim sistemi üzerine yoğunlaştırarak bilimsel gerçeklere dayalı sistem oluşturulabilse idi 15 Temmuz darbe girişimi olmazdı.
Bilime değer verilmezse FETÖ gidecek başka bir cemaat gelecektir. Elebaşı ölmüştür, yenileri çıkabilme cesaretini gösterememelidir.
24 Kasımda kutlayacağımız öğretmenlerimizin yetiştireceği nesil ile ülkemiz, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti temelleri üzerinde çağdaş medeniyet düzeyine çıkma idealini sürdürmelidir.
En güvenilir mesleklerden olan Bilim İnsanı, Öğretmen, Doktor ve Askerlerimiz maalesef son yıllarda en mağdur edilen kesimler. Bilim İnsanları bilimsel çalışma yapma imkânı bulamazken, eğitim politikalarının hızlı değişmesi ve siyasi kadrolaşma öğretmenlerin mutsuz olmalarına neden olmaktadır. Doktorlar artan şiddet ve sağlıksız sağlık politikaları sonucunda yorulmuşlardır.
Askerler de Balkan Savaşının kaybedilme sebebi olan Ordunun içine siyasetin girmesiyle itibar, güven ve güç kaybı yaşamaktadır.
Sosyal Medyada Teğmen Ebru Eroğlu görseliyle paylaşılan ‘’Teğmenime Dokunma’’ uyarısının haklı gerekçeleri var. Öncelikli olarak Teğmenlerin kılıçlı yemini abartılacak bir disiplinsizlik değil, uyarı cezası ile sonuçlandırılabilecekken bu safhalara getirilmesi büyük bir hatadır!
“Mustafa Kemal’in Askerleriyiz’’ sloganı asla siyasi bir slogan değildir. Kurucu iradeye bağlılıktır, sorunu olanların öyle görmeleri normaldir.
“Slogan ile sorunumuz yok, izinsiz yapılması disiplinsizliktir’’ savunması da topu adeta taca atmaktır, sorumluluktan kurtulma çabasıdır.
Büyük masraf, özveri, vatanseverlikle yetiştirilen bu gençlere dokunmak günahtır, yazıktır. Hele ki FETÖ ile eş tutmak ya cahilliktir ya da vicdansızlıktır.
Harbiyeli ruhu yıllara bağlı olarak azalmaz ve değişmez. Bakmayın siz sözleşmeli girip Amiral olan sarıklılara. Harp Okulu safraları atar, barındırmaz, Vatan, Millet, Bayrak, Atatürk sevdalısı olmayanlar kalmaz.
Atatürk’ün mezun olduğu Harbiye’yi bitiren her Teğmen, aynı okuldan mezun olmanın sorumluluğuyla dürüst, çalışkan, canını Vatan ve Millet için gözünü kırpmadan feda etme dirayetinde ve tertemizdirler. Kıymayın bu pırıl pırıl Harbiyelilere…
“Teğmenime Dokunma!’’