İnsanın içi kadın dışı ise erkektir.

Yani erkek onun koruyanı.

Kadın insanın ini, insanın içidir.

O bozulursa ‘insan’ bozulur, toplum bozulur.

Kadın güldür; alır, evine götürürsün

Ona en güzelinden bir vazo alır ve onda saklarsın.

Ve o artık senin mutluğundur.

Geceler-gündüzler ve aylar, yıllar o sana orada huzur verir.

Sadece orada öyle kalması bile yeterlidir sizin için.

Ve sadece öyle kasa yeterli.

Rengi solsa da hiç önemi yoktur onun.

Onu, ya bir deflerin arasında saklarısınız artık buna rağmen

Ya da sığmazsa sandıkta.

Zaman neyi soldurmadı ki, kayaları bile eritti…

Ama eğer kötü kokmaya başlarsa

İşte sorun burada başlar;

Bırakın haftaları ayları, bir gün bile saklamaz,

Bir an önce ondan kurtulmanın yollarını ararsınız…

Bir düşünürün ifade ettiği gibi

 “kadın, hayatın gülüdür kokusu da dili”

Kim, sevmediği gülü evine getirir,

Kim sevmediği bir müziği dinler,

Kim sevmediği bir çayı yudumlar ki?!

Unutmayalım ki;

erkek, doğal olarak, kadının fiziki ve ekonomik sığınağıdır

ama en önemlisi;

kadın, erkeğin psikolojik sığınağıdır…

Dünyanın bütün derdi, yükü sırtında olsa bile

bir an öce kadınına koşar.

Ve onunla olmakla bütün yükünü hafifler.

Eve gelen erkek, sadece sıcak bir gülüş,

Önüne gelen bir kahveden sonra uzun uzun bir sohbet,

Bütün derdini hafifletir ve ona yeniden bir güç, enerji verir…!

Sadece bu kadarı yeterlidir… 

Kadın gül, erkek ise daldır.

Ne kadın dalsız ne de erkek gülsüz var olabilir…

Erkek de yerini bilmeli kadın da.

Onlar bir bedenin eşit iki parçasıdır.