Geçen hafta Karadeniz Müziğinin ve Türkiye’nin önemli sanatçılarından Volkan Konak ani bir kalp krizi sonucu aramızdan ayrıldı. Türkülerimizi söylerken hissettirdiği duyguyu ve okuduğu şiirlerdeki derinlik ve samimiyetini çok özleyeceğiz doğrusu. Karadeniz insanının dobralığını, doğallığını, derin his dünyasını çok iyi yansıtan ve tanıtan düzgün bir sanatçıyı kaybettik maalesef. Bu ani ölüm bizleri olduğu gibi kültürümüze ve ülkemize aidiyet duygusu taşıyan bütün insanlarımızı üzdü. Küçük bir grup hariç…
Din adamı kisvesi altında kültürümüze husumet besleyen bir grup var maalesef. Bu grup kendi hastalıklı zihniyetlerinin önünde engel gördüğü her kişi ve değere acımasızca saldırmaktan hiçbir zaman geri durmamıştır. Hatta bunlar bir insanın en savunmasız halde olduğu ölüm halinde bile hatırasına ve şahsiyetine saldırmaktan zevk alırlar. Oysa dinimiz bir ölünün arkasından kötü konuşmayı yasaklar. Çünkü o kişi dünyadaki sınavını tamamlamıştır ve artık yaratıcısıyla muhataptır.
Volkan Konak vefat ettikten sonra bir grup insan kendisinin dine hakaret ettiğini, Müslüman olmadığını ve cenaze namazının kılınmaması gerektiği gibi saçma sapan isnat ve ithamlarda bulundular. Aslında onların derdi Volkan Konağın dini inancı değil. Onların husumeti bu toprakları vatan olarak sahiplenen, koruyan, kültürünü içselleştiren, yaşatan kişilere karşıdır. Bu din tüccarları Volkan Konak gibilerini sevmezler. Çünkü Volkan Konak Atatürk’ü sevmeyenle işim olmaz demiştir. Millet ve milliyet kavramına alerji duyan bu grup elbette Atatürk’ü yücelten ve tabutunun üzerine vasiyet ettiği gibi Türk bayrağı örtülen Volkan Konağı sevmezler, sevemezler. Çünkü onlar yüce dinimiz İslam’ı Türk kültürüne ve milliyetine karşı kullanmaya çalışan oportünistlerdir. Onların dertleri yüce dinimiz İslam’ın savunulması veya yüceltilmesi değildir. Onlar için önemli olan hastalıklı zihniyetlerinin kişisel çıkarları doğrultusunda ilerlemesidir. Bu oportünist eyyamcılar için ‘’Her Cuma sallıyorum bir ayet’’ ve ‘’Bakara makara’’ sözleriyle en yüce değerimiz olan Kuran’a hakaret edenler bile makbuldür ve ardından gidilebilir. Çünkü onlardan çıkarları vardır. Onlarca fakir çocuğa burs verip okutan Volkan Konağı Müslüman kabul etmeyen ve vefatını ‘’geberdi’’ gibi çok seviyesiz bir sözle ifade eden bu saygısızlar en yüce değerlerimizden olan Kuran’ı öğretmek iddiasıyla açılmış kurslarda çocuklara tecavüz eden sapıklar hakkında hiçbir eleştiri yapmaz ve onların Müslümanlıklarına hiç laf etmezler. Volkan konağın cenaze namazı kılınmaz diyenlerin Kuran kurslarında çocuklara tecavüz edenlerin cenaze namazı kılınmaz dediklerini duydunuz mu? Duyamazsınız. Çünkü onların fetva makamı kendilerinden gördükleri kişilerin yaptıklarını meşrulaştırmak üzerine kurulmuştur. Bu kesimin dini otorite kabul ettiği bir kişinin ‘’Alınan para devlet kasasından değilse rüşvet sayılmaz’’ diye verdiği fetva kişisel çıkarları için dini değerleri nasıl kullanabileceklerine örnek olarak verilebilecek bir rezalettir. Böylesine iki yüzlü bir anlayıştan İslam’ın özüne uygun söz, davranış veya fetva beklemek kayın ağacından armut beklemekten daha olanaksız bir durumdur.
Yanlış anlaşılmasın. Biz Volkan Konağın dindar, imanlı biri olduğunu ispat etmeye çalışmıyoruz. Her insanın inancı veya inançsızlığı kendini ilgilendirir. İman kişinin kendisiyle yaratıcısı arasındaki özel bir olgudur. Kimse imanın olup olmadığını veya derecesini bilemez. Bir kişinin imanı da başka bir kişiyi ilgilendirmez. Bizim karşı çıkıp kabul etmediğimiz konu kişinin yaratıcısı ve kendi arasında olan soyut bir kavramın başkaları tarafından değerlendirilip hüküm verilmesi ve yaratıcımızın sorabileceği soruları sorma yetkisini kendinde görmesidir. Bu kesimin en bariz özelliği kendinden görmediği kişileri din adına karalama ve ötekileştirme gayretidir. Kendini Allah ile kul arasında özel bir ruhban sınıf olarak konumlandırıp kendinden olana başka olmayana başka davranıp fetva verme yetkisini kendinde gören ve Allah adına toplumu yönetme iddiasında bulunan bu kesim insanlık için ve özellikle yüce dinimiz İslam için çok büyük tehlikedir. Bu zihniyete sahip kişiler toplumu bölüp ötekileştirmekten başka bir işe yaramazlar. Hepsini toplasanız insanlığa tek bir aspirin tabletinin yaptığı kadar bile faydalarını bulamazsınız. Her zaman üzerinde hassasiyetle durduğumuz laiklik müessesesi bu kişilerin insanlarımıza ve özellikle yüce dinimiz İslam’a vereceği zararları önlemek için vardır. Tam bu noktada bu ruhban sınıfından ve anlayışından milletimiz ve İslam’ı korumak için Laikliği bizlere armağan eden yüce önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e Allahtan rahmet diliyorum ve nesillerimiz adına şükranlarımı sunuyorum.