Kültür ve Turizm Bakanlığı’mızın Kültür Yolu Projesi’ni takdirle karşılıyorum. Üstelik Trabzon’a da çok yakıştı. Sanatı sapıklık olarak algılayanlar elbette böyle güzel bir etkinliği benimsemeyecek, beğenmeyecek ve taşlayacaklardır. Şehrin ortasında birkaç sapıkça resim, fotoğraf, büst ve bir de kadınların çıplak dans gösterisi konmuş olsaydı onlar için beğeni kazanacaktı… Oysa bunlar bizim kültürümüzü beslemek değil yıkmaktır. Sanatın da bir ahlakı vardır her işin olduğu gibi. Neyse onların bu söylemlerini önemsemiyoruz.  Tabii ki bu etkinlik ileriki yıllarda daha da geliştirilerek daha güzel olacaktır…   

Farklı gün ve saatlerde, mümkün olukça birbiriyle çakışmayacak şekilde; bazen Trabzon Sanat Evi’nde fotoğraf ve çeşitli sanatsal sergiler ve söyleşiler, bazen Hamamizade İhsan Bey Kültür Merkezi’nde söyleşi, bazen Ortahisar Kanuni Parkı’ndaki Müze Kütüphanesinde yerel yazarlarımızın söyleşileri ve de meydan parkında ressamlarımız için kurulmuş olan ressam çadırında birkaç ressamımızın halkın gözü önünde resim çalışmaları… İşte bu muhteşemdi. 

Tam da bu kısım beni ziyadesiyle mutlu etmiştir. Vatandaş ile ressam birbirine dokunuyor. Ayrıca kim bilir; oradan gelip geçerken, babasının, annesinin elinden tutan bir çocuk, onları biraz izledikten sonra yarın büyük bir ressam olmayacaktır!? 

“Küçük bir kıvılcım koca bir ormanı kül eder.” Siz sakın ola bir kıvılcımı küçümsemeyin. 

Ancak benim, yerel yetkililerden şöyle bir beklentim ve talebim var: Festival bitiminden sonra, yine meydan parkında, uygun bir yere küçük bir sanat çadırının kurulması; bu çadırda, haftada bir kez bir ressam resim çalışması yapsın, başka bir gün bir yazarımız imza yapsın, başka bir fotoğrafçımız fotoğraf sergisi ve isteyene de sanatsal fotoğraf çekimi teknikleri anlatılsın vs… olsun. Yani sanatsal bir etkinlik çadırı olsun o meydanda. Orada oturanlar da boş boş oturmamış olsunlar. 

Bu hem sanatçılarımız hem çocuklarımız ve hem de halkımız için çok önemli bir etkinlik olur…  

Tebrikler Kültür ve Turizm Bakanlığı’mıza…