geçenlerde yolumu van'ın erciş kazasına düşürdüm
amacım ercişli emrah'tan birkaç türkü dinlemek hem de 'inci kefali' eşliğinde birkaç kadeh rakıyı devirip esrik düşmek istiyordum
ben daha ağzımı açmadan emrah o insanın gönül telini zıplatan sazının tellerine üstten aşağıya doğru mızrabını yaralı hayvanın boyun sinir damarına indirircesine sert bir şekilde hareket ettirdi
işte ne olduysa ondan sonra vücut buldu
sonrasında kendimi ercişli emrah'ın yaşadığı döneme ve onun selvihan'a karşı duyumsadığı aşka boyun eğerek bakmaya çalıştım
muş ovasındaki yabani lale gibi boynum utancımdan eğri kaldı
ona duyduğu sevgi ve özlem karşısında her dizesini nasıl çulha kuşu gibi ördüğünü görerek yerin dibine vardım
hayali bir varlığı yaratıp tapınmayı şimdi daha iyi anlıyorum
türkü
ayın ortasında bir sarı yıldız
mavi cübbeler geymiş arkası dümdüz
sen seher yelisen esdin yüceden
tohunursan pencereden bacadan
selvim yuhusuzdur dünki geceden
oyanana kadar dur seher yeli
sen seher yelisen esersen yahın
her sabah her seher zülfüne tohun
selvim yuhudaysa oyatma sahın
sağından solundan gör seher yeli
emrah der ki kurdurayım sazları
fikrime düşende selvim sözleri
karadır kardaşları ala gözleri
sen de muradan er seher yeli
ercişli emrah