Hani nerede o “ahlaklı ahlaksızlar”, “namuslu namussuzlar”?

Hani nerede o “dini dillerinden düşürmeyen dindarlar, İslamcılar”?

Hani nerede o “namusu dillerine pelesenk etmiş, doğruluktan başka laf bilmeyenler”?

Hani nerede o “toplumun temeli ailedir, aile ne kadar sağlam olursa toplum o kadar güçlü olur” diyen ve sonra da ailenin temeline dinamit koyan aile düşmanları?

Hani nerede o “her işin başı eğitimdir” deyip eğitimi “papağanlığa” dönüştüren “akıl, bilim düşmanları”?

Hani nerede o “hiç durmadan topluma ayar vermeye kalkanlar” ve “durmadan toplumun ayarlarıyla oynayıp dengesini bozanlar”?

Hani nerede o “tarihin en çok imam hatip okullarını, Kuran kurslarını, İslami Bilimler Fakültelerini açanlar, fuhşun yaygınlaşmasını, madde ticaretini ve bağımlılığını, çocukların, gençlerin zehirlenmesini, uyuşturucu kaçakçılığını, hırsızlığı, gaspı, kadın cinayetlerini önleyemeyenler?”

Hani nerede o “fakiri, fukarayı, hastayı, çaresizi, kimi kimsesi olmayanı” düşünenler; yağmur gibi yağan zamlara, ha bre yükselişte olmasına karşın, “düşüşe geçti” denen enflasyon yalanına, “işçiyi, memuru, köylüyü, emekliyi ezdirmeyeceğiz”, “2024 emekliler yılıdır” yutturmacasına ses çıkarmayanlar? Hani nerede?

                                                                   *

Geceleri bulutsuz gökyüzüne bakınız, yıldızları görürsünüz, varsa ayı da. Bulutlu gecelerde ay görünmez ama aydınlığını her yerde yaşarsınız. En azından ayağınızı bastığınız yerin ayırtına varırsınız. Bu ekonomik karanlıkta önünü gören var mı?

Ekonomi, ay ya da güneştir. Güçlü ise gece ya da gündüz, aydınlık olur. Güneş tutulması olursa, ki, bu, akıl tutulmasıdır, zifiri karanlıktan kimse kurtulamaz. Tabi jeneratörleri, özel elektirikleri-ya da yandaş- olanlar hariç… Yani bir şekilde kapağı yurt dışına atarlar.

Bir zamanlar başbakandı. Şimdi ise Cumhurbaşkanı, nikah şahidi olduğunda, ya da bir fırsat yarattığında evlenenlere “üç çocuk” yapınız diye öğüt verirdi. Tek kişilik rejimi oturttuğundan beri, yani ekonomi can çekişmeye başladığından beri “üç çocuk yapmak” sözünü ağzına almaz oldu. / Gençlerin bırakınız “üç çocuk yapmalarını”, evlenecek, yuva kuracak güçleri, olanakları, işleri, gelirleri olmadı, kazanç kapıları açılmadı. Hani sık sık tekrarlarlardı: “İş var, gençler beğenip çalışmıyor.” Annesi-babası on bin lira maaş alırken, iş bulursa, kendisi asgari ücretle(17002 TL) hangi canı barındıracak? Hangi yuvayı kurup çocuk yapacak? En ucuz kira 15 bin TL’den, bir evlilik en az “beş yüz-altı yüz binden” başlıyor. Bırakınız bu hesapları, gençlerin çoğunun işi yok. Kime, neye güvenip ev açacak, çocuk yapacak?

Ve korkulan oldu: Nüfus pılanlamsının yapamadığını ekonomik çöküş, yüksek enflasyon, yüksek faiz, yüksek kur ve işsizlik başardı. “Çok şükür, hamdolsun, nüfus artış hızı %1,5’un altına düştü. Artık gençler evlenmiyor, evlenenler de çocuk yapmıyor.” Tabi bu enflasyon, pahalılık, kur artışı gökten zembille inmedi, ama iktidar başarısızlığı sahiplenmiyor…

Yirmi iki yıllık uygulamalarıyla “eş durumundan atama yapmayan-eşleri birbirinden ayıran” ve fakat “tarikat-cemaat” istekli atamaları anında gerçekleştiren, aile kurumuna saygı duymayan, kadının çalışmasını, sosyal hayata karışmasını istemeyen, eve kapatılmasını isteyen, ailenin gelirini, kazancını sıfırlayan, açlığa mahkum eden bu hükümet ve kadroları aileyi de, toplumu da yok ettiler.

Kendi insanına, doktoruna, teknik adamına değer vermeyen, doktor ihtiyacını ithalatla karşılayan bu hükümet, “insan ithal ederek” kaçak Afgan, kaçak Pakistanlı, Afrikalı ve Suriyelilerle de “nüfus açığını kapattı.” / Yetişmiş insanlarımız yurt dışına gidiyor ve “dur” demiyorlar. En doğrucu olasılıkla on milyon göçmen ve sığınmacıdan söz ediliyor, on sekiz milyon diyen de var… Gerçeğin açık, net bir biçimde söylenmediği her yerde dedikodu ve abartı, mübalağa vardır, olacaktır da. Kendi insanını doyuramayan, göçmen doyuruyor.

İktidar “yağma, talan ve ganimet” inancına sahip insanlardan oluşuyor. Onlar için dünya “dar-ül İslam ve dar-ül harpten” ibarettir. Cihat her yönden, dar-ül harp, dar-ül İslam olana kadar sürecektir. Türkiye “dar-ül İslam” kabul edilmediği için, “ekonomisi yağmalanıyor, talan ediliyor ve ganimet diye ele geçiriliyor.” Bu kafa, bu anlayış iş başında olduğu sürece Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ekonomisi düzelmez. O kafa üretime zaten hiç önem vermiyor.

Bakınız, “tasarruf tedbirleri” diye bir “paket” açıkladılar. / Gerçekte iktidarın “tasarruf” diye bir sorunu yok. Saraylarında, uçaklarında, konvoylarında, zırhlı arabalarıyla oluşan yaşamlarında, harcamalarında bir değişiklik var mı? “Suyun akarı” ceplerinedir. İtibardan tasarrufa edildi mi? Hazinenin kara delikleri kapatıldı, yandaşlara akan musluklar kesildi mi?

Bir düşünün: Tasarruf, sarftan-harcamadan kısıtlamadır. Hangi harcamada bir kısıtlamaya gidildi? En büyük açık 2.4 tirilyon lira ile Kur Korumalı Mevduata verilen faizdir ve hala devam ediyor; ikinci açık-tam bir kara delik olan millete inandırılan yalan: “Cebimizden bir kuruş para harcamadan yap-işlet-devret yöntemiyle halkımıza kazandırılan eserlerdir.” Bire on bedelle yaptırılan köprüler, yollar, tüneller, işletmeye açılmayan hava alanları, şehir hastaneleri, yatmayan hasta bedelleriyle, geçmeyen araba ve yolculara karşılık, kırk yıl boyunca “dolar-avro ve ülke enflasyonlarıyla Hazineden şirketlere ödenecek haraçlardır. Yetmedi, bu şirketlerin davalarına İstanbul, Ankara ticaret mahkemeleri güvenilmedikleri için bakamayacak, Londra mahkemeleri bakacak ve sorunlarını çözecek… Üstelik bu “eserleri yapan şirketlere ne kadar borçlu olduğumuzun miktarı da belli değil.

Tasarruf paketinin miktarı “yüz milyar lira civarında” bir para. Gelin de inanın: Kırk dört inşaat şirketinin af olan vergi borcu 640 milyar lira… Yani yapılacak tasarrufun tam tamına altı buçuk katı… İktidarın tasarruf diye bir derdi olsa, bu vergiler af olur mu Allah aşkına?

Şimdi kafanızı iki eliniz arasına alınız ve düşününüz: “Ahlaklı, namuslu, doğru, dürüst, dindar, aile bağlarına önem veren vicdanlı ve açlığa mahkum edilmiş insanlar çıkarları söz konusu olduğunda neden hiçbir insani değeri tanımıyor ve sessiz kalıyorlar? Ve gençler ne ile evlenip çocuk sahibi olacaklar?”

Sevgiyle, esenlikle kalınız…

TURAN BAHADIR                 [email protected]