Kapitalizm/emperyalizm bilimi, teknolojiyi, sanayiyi, çıkarları, kazançları, karları, doymak bilmez iştihaları için kullandılar, insanlığa kan kusturmak için geliştirdiler, ne kadar umut, beklenti, güven varsa yok ettiler. Gelecek inancını parçaladılar, insanları gerçeklik duygu ve düşüncesinden kopardılar. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarıyla siyasiler insanların bilime, teknolojiye, sanayiye olan inanç ve güvençlerini sarstılar. Bilim düşmanı şarlatanların ortaya çıkmasına neden oldular. O kadar ki, savaş sonrası pek çok insan bilimden umudunu keserek Uzakdoğu dinlerine ve ritüellerine yöneldiler.
Kimi siyasilerin doymak bilmez, hırs, arzu, istek ve kazançları uğruna, tarihi karanlığından çıkarıp aydınlık yolunu açan ve bu uğurda can veren nice bilim insanlarını öğrendik. Her düşünce, her buluş, her keşif insanlığa hizmet, fayda, yeni yollar ve güzellikler sunacakken, kötü siyasiler yüzünden insanlığa felaket olarak kullanıldılar. Çiçek aşısını bulanlar, insanların ömrüne ömür kattılar. Kolerayı, vebayı, veremi-tüberkülozu tarihe gömenlerin yanında kimileri de geliştirdikleri tekniklerle ürettikleri silahlar sayesinde milyonlarca insanın ölümüne neden oldular. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında yaklaşık seksen milyona, küçük çaplı çarpışmalarda ve iç savaşlarda da modern silah ve kimyasallarla milyonların gözyaşına bakılmadı bile. Yerlilerin ellerinde ne varsa alınıp soykırım yapılırcasına öldürülmelerini görmezden gelemeyiz.
Kapitalistler, bilimi, teknolojiyi ve sanayiyi kullanarak insanlar arasında huzursuzluk, karışıklık çıkarmayı, ihtilaller-darbeler yapmayı, mezhepler arası çatışmayı silah satarak kardeşi kardeşe kırdırmayı bir marifet saydılar. Hala düşüncelerinde en küçük bir değişiklik olmadı. Sıtokholm Dünya Barış Araştırmaları Enstitüsü 2023 yılına ait hazırladığı raporda devletlerin askeriye 2 trilyon 443 milyar dolar harcadığını yazıyor. İnsanları öldürmek için yaklaşık iki buçuk tırilyon dolar harcamak sizce akıl karı mıdır?
Bugün insan sağlığı pek çok sorunu aşabilmişse, baypas, stent ve yapay kalple kıriz ölümlerine büyük ölçüde çare getirilebilmişse, karaciğer, böbrek nakilleri yapılabiliyorsa, erken teşhisle kimi kanser türleri ölümlü olmaktan çıkarılabilmişse bu, bilimin başarısıdır. Kimi göz ameliyatlarıyla, ilaç-damla tedavileriyle körlük önlenebilmişse, tansiyon haplar ve beslenme ile kontrol altına alınabilmişse, aşılarla salgınlar durdurulabilmişse, çocuk ölümlerine kızıl, kızamık, çiçek, boğmaca gibi salgınlar artık neden olamıyorsa bu, bilimin sayesindedir.
İkinci Mahmut, vebaya, çiçeğe, Kuran, Hadis okuyup dua etmekle engel olunamayacağını anladığında yüz binler çoktan ölmüştü. Koleranın yayılmasına karantinayı ilk uygulayan ve Tıbbiyeyi Amire ile Cerrahiye-yi Amire’ yi açarak Fıransa’dan proflar getirten ilk padişahtır. Karantinayla, tıp ve cerrahi fakülteleri Fıransız hocalarla açtığı için “Allah’ın takdirine karşı çıkarak(!)” gavur padişah ilan edilmiştir.
Bugün elinizdeki telefondan, altınızdaki arabaya, bindiğiniz otomobilden uçup gittiğiniz uçağa, önce kürekli, yelkenli, sonra buharlı, daha sonra da dizel olan, yolculuk yaptığımız, yük-buğday-yakıt-maden taşıdığımız için en uygun, en ucuz araç olan gemilere kadar her şey bilimin, teknolojinin ve sanayinin eseridir. Makineler sayesinde pek çok besin hijyenik koşullar altında artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak üzere üretiliyor. Konfeksiyon, çok büyük atölyelerde, usta eller tarafından tasarlanıp halka daha ucuza ulaştırılıyor. İnsanın tüm giyim eşyası ayakkabısından başına, saçlarındaki süse kadar, iç giyim–dış giyim tamamen fabrikasyon, o da bilimin işi…
Gündelik hayatta, evin içinde kullandığınız eşyalara dikkat ediniz: Hangisinde bilimin katkısı yok? Bulaşık-çamaşır makinesinde mi, kullanılan deterjanlarda, tozlar da mı? Alkolün girmediği bir dezenfektan var mı? Yaraların, operasyon kesiklerinin temizlenmesinde ve iyileşmesinde kullanılan tentürdiyot bilmeyen var mı? Eczanelere giriniz ve bakınız: İnsan-hayvan-bitki sağlığı için farmakoloji tarafından üretilmiş binlerce çeşit ilaç göreceksiniz… Bunların tümü bilimin eseri.“Merdiven altı” sağlıkçıları unutmak mümkün mü? Bilime, bilimsel yöntemlere tarikatlar, cemaatler aracılığıyla en çok itiraz eden, karşı çıkan, hatta işi şarlatanlığa vurarak “yerim senin bilimini” diyecek kadar ileri gidip işi azıtanlar yok mu? Oy hesabına hükümet, “klinik açma” hakkı tanıdı onlara. Sülükçülük ve üfürükçülük yapıyorlar, ahlaksızlığı düşünmeden göbek altına şifa niyetine Arapça yazılar yazıyorlar. Hatta kimileri, tıp fakültesi polikliniğinde bekleyen hastaya, “seni bizim şeyh görseydi, tedavi ederdi” deyince, sen buraya niçin geldin, seni görmedi mi” deyince oradan kaçtı ve kalkıp uzak köşeye oturdu. Muska yazıp, cin çıkarmak hala aptallara çare(!) oluyor…
Adamın pile ihtiyacı var, kolu, bacağı gitmiş, pıroteze ihtiyacı var. Katarakt olmuş lense, kıriz geçirmiş bay pasa, sitente ihtiyacı var, beyninde damar tıkanmış, anevrizma oluşmuş, ameliyata ihtiyacı var. Sen kalk “dua et, dualarınızı bekliyoruz” de ve bu işlemler kendiliğinden olsun ve hasta iyileşsin. Organ nakli olacak, kangren olmuş, uzuv kesilecek, Allah aşkına dua ile olacak iş midir bunlar? Hadi dua edin ve iyileşsin. Bu işler dua ile yapılsaydı, Osmanlı yıkılmazdı. Sıkıştığınızda hemen doktora, hastaneye koşuyorsunuz. “Aman doktor bir çare.” / Bilimin bunca nimetlerinden yararlanıp sonra da inkar etmek yapay körlük ve sağırlıktan başka nedir? Yiğidi öldürmeden hakkı teslim etmek büyük bir erdemliliktir. Bırakın şu nankörlüğü ve yediği kaba tükürmeyi…
Sevgiyle, sağlıkla kalınız…