Bir yıla yakın süredir çalışmalarını yürütüyor. / İlk dönem muhteşem bir konserle tamamladı. İkinci dönem çalışmaları da bitmek üzere. Türk halk kültürünü zengin repertuarı ile ses olarak, söz olarak bize kazandırmaya çalışan değerli Öğretmenimizle ikinci konseri ekim ya da kasım aylarında vereceğiz. Saz heyetimiz ve koromuz emekli, çalışan ve ailesinden zaman ayırarak gelen gönüldeşlerimizden oluşuyor.

Genel pırovamızı Limanda, Kooperatifin Deniz kahvesi alanında halka sunduk, koşullar olgunlaşır ve yağmur izin verirse ikinci pırovamızı da Gözaçan Parkında, amfiteatrda yaparak tatile gireceğiz. / Salt müzik çalışmalarıyla kalmıyoruz: Hasta arkadaşımızı ziyarete gidiyoruz; “kahvaltı bahanesiyle” yaptığımız gezilerle yaşamımızı güzelleştirip sevinçlerimizi çoğaltarak mutlu olmaya, günlük sıkıntılardan kurtulmaya çabalıyoruz.

Kovboy filmlerinin vazgeçilmez kasabalarının bir benzeri, tesis olarak Tırabzon’a kazandırıldı. “Gidelim, görelim” dedik. “Salonu, Bankası, Oteli, Çarşısı, barı, telefon kulübesi, at bağlama yeri, demirli ahşap tekerlekleri”, merdivenleri iner inmez yüksekçe bir sehpanın üzerinde müşterileri bekleyen kovboy şapkaları, gerçekten Teksas havasını veriyor. Değişik ve şık bir mekanı Tırabzon’a sunanlara teşekkür ediyorum. Ancak her şey çok “tuzlu” olduğu için “bir çay iki su almakla” yetindik, ikinci bir çayı almadığımız gibi, kahvaltı da yapamadık. Bol bol, “askerlik hatırası” gibi resim çektirdik.

Kaptanımızın önerisiyle Sahil Yolu üzerindeki Yomra Belediyesi Tesislerine gittik. Korkunç enflasyona ve korkunç fiyat artışlarına karşın, çay iki buçuk liraydı, su beş lira. Halk için her türlü zorlukları aşan Belediye Başkanına ve başkanlara sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Demek ki sınırları zorlayarak belediyeler halka her türlü kolaylığı sağlayabiliyorlar.

Masaları birleştirerek, bir arkadaşımızın yaptığı poğaça ve kurabiyelere, Tırabzon’dan aldığımız simitleri de katarak, oluşturulan sandviçlerle, bol bol çay ve su içerek harika bir kahvaltı yaptık. Güldük, şakalaştık, sohbet ettik, mutlu olduk.

Söz konusu türkülerdi; halkın duyuşu, düşünüşü, folklorik zenginlikleriydi. Mırıltılar Hocamızla anında koroya dönüşüyordu. Hatta yan masada oturan çocuklar imza bile aldılar bizden “büyük sanatçılar” gibi. Cazılar Deresindeki tesiste yemek beklerken koroca söylenilen türküler konuklarca dikkatlice izlendi ve bayağı da alkışlandı. Herkesin yüzü gülüyordu…

Yomra bitiminde başlayan Özdil yoluna girdik. Kaptan dere boyu uzanan yolun bozukluğunu anlatıyordu. On sekiz km. içeride… Yoldaki bozukluk, sözüm ona “tasarruf” önlemleriyle durdurulan çalışmalarından kaynaklanıyordu. Arazinin doğasal yapısı çok çetin koşullar taşıyordu. Vadi dar ve yamaçları dikti. Duvar olmadan yol yapmak olanaksızdı. Hem dereyi, hem de yamacı takiben inşa edilen devasa duvarlarla yol ilerliyordu. Özdil’e kadar çalışma alanları “stabilize” idi. Müteahhitler tüm iş makinelerini alıp götürmüşlerdi. Yalnız bir yerde, yapılan duvarın taş araları sıva ile doldurularak “karagözleştiriliyordu.”

Yolun büyük bir bölümü “cadı-cazı” esprileriyle geçti. “Cadı, birçok din ve mitolojide kötü amaçlara hizmet ettiğine ve doğaüstü güçleri olduğuna inanılan kadınlardır.” Sohbetimizde “oburundan, gulyabanisine, cininden perisine” kadar tüm hayaletleri karıştırdık…

Cazılar deresi üzerine kurulan bir alabalık tesisi… Otuz yıl içerisinde düşünülmüş, büyütülmüş, adına uygun cazı maketleriyle-erkekleri de var- dolap çeviren, görünen kaybolan, kara hızar kesen cazılarla küçücük vadi canlandırılmış. Sonra “bakırın insan hayatına girdiği tüm hizmet biçimleriyle, sahanından kazanına, güğümünden ibriğine, bakracından tasına, mangalından semaverine kadar aklınıza gelebilecek her ürün muhteşem bir “açık hava müzesi biçimine” dönüştürülmüş…

Ne kadar dikiş makinesi, ne kadar daktilo, ne kadar radyo, cam ışığı, lüks, ne kadar seccade, tavus kuşlu duvar halısı gibi tüm eşyalar toplanmış. Kapı kilitleri, karakları ve giriş yolunun sağ duvarında eski tüplü televizyonların camında Yeşil Çam Sokağının ünlüleri, aktörleri, aktirisleri film kareleriyle geçit törenindeydi… Hiçbir ürün unutulmamış. Elektirik ve eletıronik çağ öncesi halkın kullanımında olan eşyalar… Cezveler, gazocakları, kelekler, çıngıraklar, kara ocak zincirleri, sacayakları… tavalar, tencereler, siniler, giysiler, kuşaklar, kilimler, duvar saatleri ve ziyarete gelenlerin duvarlara raptiyeledikleri yüz binlerce

Sonra balık, salata, sütlaç çok ucuzdu. Gezme, öğrenme, bilme, tanıma heveslilerine Cazılar Deresi görselliği muhteşem bir yer.

Müzik Korosu olarak çok mutlu olduk. Türkülerimizi de söyledik, sevinçle dolu olarak ayrıldık Cazılar Deresinden, yeni, değişik güzel yerler gezmek ümidiyle günü tamamladık.

Bunalırken kıyıda sıcaktan, serinledik Cazılar Deresinde.

Sevgiyle, esenlikle kalınız…