Tarihin her çağında, insanlık sınanmıştır. Kimi zaman açlıkla, kimi zaman işgalle, kimi zaman da yoksullukla... Ama en büyük sınav, insanlığın kalbiyle olmuştur. Zor zamanlar gelir geçer; ama o zamanlarda gösterilen duruş, asırlar boyu hafızalardan silinmez. İşte bu yüzden, adam olmak zor zamanda belli olur. Cevher, karanlıkta parlar. Altın, ateşte saflaşır. İnsan da musibetle, imtihanla şekillenir.
Seyit Onbaşı'nın Omzunda Taşınan Vatan
Çanakkale’de Seyit Onbaşı, tek başına sırtladığı 275 kiloluk mermiyle sadece bir topu değil, koca bir milletin onurunu taşıdı. O zorluk anında geri durmadı. “Yapamam” demedi. İşte adamlık budur; herkes kaçarken ileri atılmak, herkes susarken hakikati haykırmaktır. Çünkü adam olmak, sadece bedenle değil, yürekle taş taşımaktır.
Kafkasların Şeyh Şamil’i: Asaletin Direnişi
Kafkasların soğuk dağlarında, Rus işgaline karşı dimdik duran Şeyh Şamil... Teslim olmadı, boyun eğmedi. Halkının bağımsızlığı için ömrünü mücadeleyle geçirdi. Onu kahraman yapan yalnızca savaşı değildi; vakarıydı, adaleti ve ahlakıydı. Adamlık, işte bu asil duruşta gizlidir. Kılıcından önce kalbiyle savaşandı o. Zor zamanda bir halkın umut ışığı oldu.
Aliya İzzetbegoviç ve Bosna'nın Sessiz Çığlığı
Bosna... Avrupa’nın göbeğinde işlenen bir soykırımın sessiz çığlığıydı. Aliya İzzetbegoviç, yalnız kalmış bir halkın vicdanıydı. “Öldüğümüzde değil, düşmana benzediğimizde kaybederiz” sözüyle sadece bir savaşın değil, insanlığın rotasını çizdi. O zor zamanda ilimle, irfanla ve adaletle dimdik durdu.
Filistin’de, Gazze’de Direnen Cevherler
Ve bugün… Gözümüzün önünde yaşanan bir başka sınav: Filistin. Gazze... Yerle bir olmuş sokaklar, yıkılmış evler, bombalanan hastaneler, toprağa düşen çocuklar... Ama yılmayan, dimdik duran, “biz buradayız” diyen bir halk… İsrail’in her türlü ablukasına rağmen, Gazze’nin sessiz çığlığında bile bir direniş var. Her Ayşe, her Yusuf birer Seyit Onbaşı’dır orada. Her baba bir Şeyh Şamil, her anne bir Aliya’dır.
Geçtiğimiz ay 6 yaşındaki Hind, Gazze’de 12 saat boyunca annesinin cesedinin yanında yardım bekledi. Defalarca çağrı yaptı. Sesini duyan olmadı. Bu çağ, Hind’in çığlığını tarihe not düştü. Ve biz, adam olmanın ne kadar zor ama ne kadar gerekli olduğunu bir kez daha anladık.
Oku da Adam Ol
Bizim kültürümüzde, “Oku da adam ol” denmiştir. Çünkü okumak, sadece bilgiyle değil; bilinçle, vicdanla, merhametle adam olmaktır. Aliya okudu, düşündü, sabretti ve bir milletin onuru oldu. Gazze’nin çocukları da okuyamasalar bile, gözyaşlarıyla yazıyorlar tarihlerini. Bugün hâlâ bir çocuğun “Ben ölürsem annem üzülmesin” dediği toprakta, cevher parlıyor demektir. Belki okula gidemiyorlar, ama direnişi bir ilim gibi yaşıyorlar.
Birbirimizin Elinden Tutmak
Zor zaman, adamı arar. Sadece kahramanlık için değil; insan kalabilmek için... El uzatmak için. Depremde, savaşta, felakette en çok ihtiyacımız olan şey, insanlığımızdır. Bir Ayda bebeğin, bir Filistinli çocuğun gözyaşı hepimize emanettir. Eğer biz bu çağda hâlâ birbirimizin elinden tutabiliyorsak, adamlık oradadır. Mazluma uzanan el, vicdanın aynasıdır.
Zihniyet Değişiminin Tam Vakti
Bugün, adamlığı yeniden hatırlamak zorundayız. Siyasetçisi, yazarı, akademisyeni, öğrencisi… Herkes bu çağın cevheri olmak zorunda. Çünkü zorluk sadece geçmişin değil, bugünün de imtihanıdır. Ve ancak birbirimize sarıldığımızda, ortak acıda birleştiğimizde adam kalabiliriz.
Çanakkale’de, Kafkaslarda, Bosna’da, Gazze’de ve Anadolu’nun her köyünde bir cevher var. Bu cevheri parlatmak bizim elimizde. Yeter ki zor zamanlarda, cevherimizi kirletmeyelim.
Vesselam.