Resmi dili “Türkçe” olan bir devletin Milli Eğitim Bakan Yardımcısı bilim dışı, akıllara ziyan bir açıklama yapıyor ve “iktidar kanadından” bir eleştiri, bir “soruşturma”, bir “kınama(?)” gelmiyor. Sosyal Medyada her şeye “maydanoz olup ahkam kesenler” ağızlarını dahi açmıyorlar. Nazif Bey buyurmuşlar ki: “Eğitim dediğin din eğitimidir. Bütün okullar imam hatip olsun. Türkçe ölmüştür. Herkes Arapça konuşsun; teneffüslerde dahi öğrenciler Arapça konuşsunlar.”
Sanırsınız Arapların dil, eğitim, öğretim, kültür yetkilileri demeç veriyor. Bu kadar kimliksizleşme, yabancılaşma, düşmanlaşma ve Araplaşma nasıl oluyor? Bu denli terörize “sözler, düşünceler kimin-kimlerin işine yarıyor, kime-kimlere nasıl çıkar sağlıyor?” Yazık!
Tarihte, Satuk Buğra Han’dan buyana süregelen yanlışlıklar, Selçuklar ve Osmanlılarla hat safhaya ulaştı: Türk-Türkçe “yok” sayılarak-kurulu devletlerce-Karamanoğlu Mehmet Bey hariç-Türkçeye hiçbir katkı, destek verilmedi, Arapça “resmi dil” olarak kullanıldı. İran hayranlığı ve Türkçenin yetersiz(!) görülüşü Farsçanın yazı dili oluşunu sağladı(!). Mevlana, eserlerini Farsça verdiği için, dünyaca, Acem “şairi ve düşünürü” olarak biliniyor.
Dil ve kültür emperyalizmi ile beyinleri yıkanıp toplumlarına, toplumsal değerlerine, diline, kültürüne düşman edilenlerin “uluorta” konuşmaları, siyasi destek görmeleri Türkçeyi ve Türk ulusunu “Türkçe ölmüştür” yaygaralarıyla yok edemezler. Bin yıla yakın bir süredir “Türkçe”, Arapçanın ve Farsçanın gölgesinde bir sığıntı gibi “sahipsiz” kaldı. Kimliğinde Türkçenin varlığını taşıyan halk asla “dilini” bırakmadı. Ozanlarıyla, fıkraları, atasözleriyle, Türkçe güldüler, Türkçe eğlendiler, Türkçenin değerlerini, her fırsatta “etrak-ı bi idrak” diye “aşağılayan” saraya rağmen yaşadılar. Selçuklu ve Osmanlı’nın öldüremediği Türkçeyi, bu densizler mi “öldü” diyerek öldüreceklerdir?
Sarayın tüm destek, besleme ve bağışlarıyla “Arap, Acem” şair, yazar, düşünürleriyle yarışmaktan başka dertleri olmayanların, yarattıkları Osmanlıcayı ve hiçbir zaman “konuşma dili” konumuna yükselemeyen, salt yazılı dilinde kalan bu ucubeyi, devletin tüm olanaklarına rağmen yaşatamadılar. Asıl olan, temel olan millettir. Milletin sahip çıkıp benimsemediği hiçbir şey, dil bile olsa kalmaz, yaşamaz.
Bugün, “saray beslemesi şairleri, yazarları”, edebiyat tarihçilerinin dışında okuyan var mı? Haddini bilmeyenlerin “Türkçe ölmüştür” söylemleriyle Türkçe ölmez. Türkçe, milletiyle yaşar, milletiyle-sahip çıkmazsa ölür.
Tarihte “25 000” dilin, yani ulusun yok olduğunu söyleyenler var. Kimi dil araştırmacıları da “bine yakın dilin” öldüğünü ve sadece beş yüzünün alfabesinin bilindiğini yazıyorlar. “Akadca, Çağatayca, Dalmaçyaca, Firigce, Göktürkçe, Hititçe, İskitçe” ölen dillerden bazılarıdır.
Dil ulusların kimliği, kişiliği, karakteri, yaşayışı, kültürü, inançları ve tüm toplumsal değerlerin taşıyıcısıdır. İnsanların anlaşma aracıdır. Onun sayesinde düşünür, konuşur, anlaşırlar. Dilin yok olması ya da “ölmesiyle” ulusun “yok olması-ölmesi” eşanlamlıdır. Kimilerinin söylediği gibi “öl” deyince ölmez, uzun süre “yabancı dillerin boyunduruğunda ve işgal altında kalması” kuşaklararası bağın kopması gerekir. “Türkçenin değerini, anlamını” ve “anasının dili” olduğunu bilenler, dün olduğu gibi Arapçayı resmi dil yapıp Türkçeyi horlayanlara, aşağılayanlara dili bırakmayacaklardır.( İşgalden kurtulanlar, bağımsızlıklarıyla birlikte ulusal dillerini “resmi dil” yapıyorlar. İngiliz, Fıransız işgalinden kurtulan uluslara bir bakınız.)
Uluslara olduğu kadar dillerine de saygımız sonsuzdur. Arap ve Acem şairlerine, yazarlarına kendi dilleriyle yazdıkları, değer verip yücelttikleri ve dillerini zenginleştirdikleri için büyük değer veriyorum. Kendi dili varken başka dili kullananlara saygı duymuyorum, değer de vermiyorum. Ancak kimliksizlerin yaşadıkları topluma, değerlerine üst perdeden gösterdikleri saygısızlığı ve düşmanca tavırları, hele “milliyetçi ve ülkücü” olduğunu söyleyenlerin kimliksizler karşısında sessiz kalmalarını içime sindiremiyorum…
Arap ve Arapça hayranı Milli Eğitim Bakan Yardımcısı, “Türkçe ölmüştür” demekle Türkçe ölmez. Ne zaman bu millet Türkçeyi kullanmaz, işte o zaman Türkçe ölür.
Sağlıkla, sevgiyle kalın.