Bir toplumu / hemen acaba diye sorasım geliyor / toplum muyuz, toplum olabildik mi / toplumu topluluktan ayıran / topluluğu toplum yapan özellik ortak değerlerdir-asgari müştereklerdir./ Ortak değerlerin oluşmadığı yerde topluluk-sürü olma durumu yaşanır. / Ortak değerlerimiz, amaçlarımız var mı bizim? / Yoksa biz(?) hala toplum olamadık mı?

Ortak değerlerin başında / insan için de, hayvan için de doğa için de geçerlidir / YAŞAMA HAKKI ya da CAN GÜVENLİĞİ gelmektedir. Can güvenliğinin-yaşama hakkının garanti altına alınmadığı yerlerde YAŞAMANIN HİÇBİR ANLAMI YOKTUR. / “Mal canın yongasıdır” derler, sokaklar gaspçılarla dolu / ne sokaklar / ne caddeler / ne ülke / güvenli değil, her tarafta soygun var / vurgun var. İnternette dolandırıcılardan geçilmiyor. / Devlet polisini / askerini korumaktan aciz. / Gün geçmiyor cenazesiz! Ya bir askerimiz, ya bir polisimiz öldürülüyor.

Sevgi, saygı, barınma, gelenek, görenek, din, hukuk, ahlak, sorumluluk, can-mal güvenliğinin olmadığı yerde kaç para eder? Doğruluk, dürüstlük, ırz-namus gibi erdemler ne işe yarar o zaman? / Sormak, sorgulamak gerekmez mi acaba: Sosyolojik gerçekliğe dayalı bir toplum olabildik mi? OLAMADIK ÇÜNKÜ ORTAK SEVİNÇLERİMİZ, ORTAK ACILARIMIZ, ORTAK TEPKİLERİMİZ YOK! HER ŞEY SİYASET POTASINDA ERİTİLMEYE ÇALIŞILIYOR, HER ŞEY SİYASET İÇİN YAPILIYOR. VATAN MİLLET LAFI GÜZAFTAN ÖTEYE GİTMİYOR.

Bir can alındığında / bir kadın öldürüldüğünde / bir çocuk kirletildiğinde benim ülkemde yer yerinden oynamıyor. Ortak değerler olsaydı, acıya, saldırıya uğrayanların, mağdur olanların acısını kendi acısı gibi görür toplum ayağa kalkardı.

O çok namuslu, o çok ahlaklı, o çok dindar, o aileye çok koruyanlar, o çok çocuklarına düşkün olup sevenler, / çocuklarını can paresi, ciğeri, yüreği görenler / kendi başlarına gelmediği için şükredenler NEREDELER? Bugün bana, yarın sana olmayacağının garantisi var mı? / Bir can alındığında / bir kadın öldürüldüğünde / bir çocuk kirletildiğinde / neden yer yerinden oynamıyor, neden toplum ayağa kalkmıyor: Basın, medya, radyolar, televizyonlar, gazeteler, dergiler, okumuşlar / okumamışlar, halk, patronlar, burjuvalar, köylüler, polis, asker, öğretmen, yargıç ve siyasiler… Aynı ahlak, aynı namus, aynı sevinç ve insani erdemlere sahip değil miyiz?

Eğer toplum olsaydık, eğer ortak değerler etrafında buluşup, ortak amaçlara yönelseydik, Hasan alıp oyuna, çoban alıp koyuna gitmeseydik, feodal artıklarla her siyasi partinin etrafında toplanıp FARKLILIKLAŞMASAYDIK, AYRI AYRI DEĞERLERİN PEŞİNDEN KOŞMASAYDIK, KİMİMİZ TÜRK, KİMİMİZ ALEVİ, KİMİMİZ KÜRT, KİMİMİZ ARAP, KİMİMİZ SÜNNİ, KİMİMİZ DİNDAR, KİMİMİZ DİNCİ OLMASAYDIK, CUMHURİYETİN ÇATISI ALDINDA YAŞAMAYI, VATANDAŞ OLMAYI ONUR SAYSAYDIK toplum olmayı başarırdık.

Eğer toplum olsaydık, eğer ortak değerlerimiz olsaydı, can mal güvenliğini, yaşama hakkını, vücudun dokunulmazlığını / ırzı, namusu, ahlakı en üst değerler bilseydik / ve tertemiz / kirlenmemiş gözlerle dünyaya, yaşama, kadınlara ve çocuklara bakabilseydik teröre, tırafiğe can vermezdik / kadınlarımızı / çocuklarımızı. gözümüzün nuru gibi sahip çıkar, haklarını korur, kimseye dokundurtmazdık.

Haberlere yasak getirdiğimiz gibi, haber alma özgürlüğünü kısıtladığımız gibi kirli elleri kırar / suçlunun değil, mağdurun ve ailesinin, toplumsal değerlerin yanında yer alırdık. (26 Suçtan serbest bırakılan, ayağındaki eletıronik kelepçeyi kıran ve polisi öldüren madde bağımlısı bir insan toplumun içine nasıl bırakılır?)

Bu ülkede siyasi çıkarlar için can güvenliği-adalet bulunmadığı gibi kadınlar ve çocuklar korunmuyor. / Bu ülkede, sahip çıkılır gibi yapılarak aile korunmuyor: Ekonomik koşulların ağırlığından, yüksek enflasyondan, pahalılık, işsizlik ve düşük gelir-kazançtan ötürü gençler yuva kurup aile olamıyor.

Sosyolojik gerçekliğe dayanmayan yasalar, adaleti, hakkı, hukuku sağlamaya yetmiyor. “Siz yapın, yasalar arkasından gelir.”, “Anayasa Mahkemesi Kararı Yok hükmündedir.” “Anayasa Mahkemesi kaldırılsın.”, “Yeni bir Anayasa yapıyoruz” gibi söylemler hukuka saygınlığı yok ettiği gibi hukuka olan inancı da çürütüyor. Görüyoruz, adalete inancı-güvenci kalmayan çoğu insan kendi hukukunu kendisi kuruyor, mafyayla işbirliğine gidiliyor. Mafya devletleşiyor.

Kötü yaşam koşullarından ve yersiz söylemlerden ötürü binlerce doktor ve teknik insan yurt dışına gidiyor. / Ve her geçen gün ülke yaşanmaz duruma getiriliyor. / Demek ki istenen ve özlenen Ortadoğu ülkesi olmaya son hızla gidiliyor. Çağdaş olamadık ama Ortadoğulu olduk. Milyonlarca Suriyeli ve Afganlı da cabası… Ya diğerleri?

O kadar büyüdük ve itibarlı olduk ki, dar alanda kısa paslaşmalarla, avuç içi kadar bir yerde, ellerin ve ayakların sayısı kadar insan arasında, akılcı ve bilimsel yöntemlerle delilleri toplama başarısını gösterip, Narin’in katilini-katillerini bulamadık. Narin’in ölüm nedenini açıklayamadık. Bu polis, bu jandarma teşkilatı ve bu kıriminal uzmanlar ne işe yarıyorlar acaba?

Gündemimiz, kadınlarımız, çocuklarımız ve aile olmadı hiçbir zaman…

Sevgiyle, esenlikle kalınız…