Emine Bu Dünyada Hiç Yaşamadı / Kıyı yayınlarından 57.sırada, Roman dizisinden 5. Kitap olarak 2018’de basıldı. / İnsanlık varolalı beri süregelen kadın cinayetlerini, simgesel olarak adlandırdığım EMİNE ile özdeşleştirerek İNTİHAR NEDENİNİ ANLATTIM.
Dünyanın her ülkesinde kadınlar öldürülür. Hukukun üstünlüğünü kabul eden ve hukuku egemen kılan, insan haklarıyla kadın ve çocuk haklarını birbirinden ayırmayan ülkelerde de, kadın cinayetleri sıradandır. Kadın ve erkek arasında bir farklılık yoktur. Yani cinsiyet ayrımcılığı ile kadına yönelik “şiddet” yoktur. Verilen kültür ve adalet her kesimde saygındır. / Bir Gürcü dostum, bu kitabı okuduğunda anlattı. “Bizde kadın güneş, erkek aydır; asla kadına şiddet uygulayamaz, etrafında döner; sizde kadın cariyedir, erkeğe hizmet eder.”
“Cennet anaların ayakları altındadır” diyen yalancı bir anlayışın sonunda “gök gözlü, deniz gözlü, çimen gözlü, kahve ve zeytin gözlü” kızlarımız, kadınlarımız öldürülürken,.. şiddete maruz kalır, tacize uğrarken, çocuklarımıza tecavüz edilirken susan ağızlar ve yöneticiler 6284’ü uygulamazken, insan haklarını, kadın haklarını, çocuk haklarını korumazken, üstüne üstlük İstanbul Sözleşmesini kaldırırken, tüm haklar korumasız bırakıldı. İnsanlar, kadınlar, çocuklar bir başlarına bırakıldı. Kadınlar bu toplum içerisinde kendilerini güvende hissetmiyorlar.
Kadınlar çığlık çığlığa, devlete, hukuka, adalete, insan haklarına sesleniyorlar: “Beni kocama, beni sevgilime karşı koruyunuz. Öldürecek beni. Yaşamak istiyorum.” Bu çığlık, bu feryat bu ülkede duyulmuyor. / Artık sokak ortasında saldırı, bıçaklama, yaralama, darp ve taciz suçtan sayılmıyor. Polis yakalıyor, gözaltına alınıyor, adli kontrol şartıyla serbest bırakılıyor. Elektıronik kelepçe takılıyor, adam kırıyor, savaşa gider gibi saldırıyor, yaralıyor, bırakılıyor. Yargılama yok, yasalar uygulanmıyor, ceza verilmiyor. Suç varsa, ceza da olmalı. Oysa Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanı “cezasızlık algısı oluşturulmasından” söz ediyorlar, “cezasızlık” bir algı değil, bir realitedir yaşadığımız. Cumhurbaşkanı Adalet Bakanından rakamları alsın: Bir yılda suç işleyen kaç insan ceza almadan adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı? İş ve maden kazalarında, tiren kazalarında hangi etkili, yetkili ve sorumlu cezalandırıldı? Kendi partilerinden olup da ceza alan var mı?
Kadına ve çocuklara karşı işlenen suçlar cezasız kalmazsa, yani ceza alırsa, toplum, devletin kadına, çocuklara sahip çıktığını görür, kadınların ve çocukların sahipsiz olmadıklarını anlar ve ona göre rahatlar ve kendini güvende hisseder. Oysa bu ülkede Emineler sahipsiz ve öldürülüyorlar. / Onca cinayete kurban giden kadınımız, çocuğumuz, sahipsiz duruyor, devlet elini çekti üzerlerinden. Düşünebiliyor musunuz, intihar ettiği söylenerek gömülen Cem Gariboğlu’nun mezarı açılarak, kimlik tespiti yapılacak. Bu, nasıl bir iştir: Devlet, otopside intihar eden bir insanın ölüm nedenini saptarken DNA’sını öğrenmiyor mu? Bu cesedin Cem Garipoğlu’na ait olduğu bilinmiyor mu? Hangi algıdan söz ediyorsunuz Allah aşkına?
Hatırlarsınız: Kuran’a farklı bir soluk kazandırmaya çalışan ve o doğrultuda yorum yapan bir kadın düşünür Gonca Kuriş; “Neden öyle düşünüyor ve yorumluyorsun” diye Hizbullah tarafından domuz bağıyla öldürüldü ve betona gömüldü: Adalet, hukuk, ceza nerede kaldı? / 26 Doyası olan zat kadın polisi öldürene kadar onu serbest bırakan devlet ne yapıyordu? Ve surlarda sahipsizliğe başını veren iki genç kadın tüm bu yanlışlıkların düzeltilmesini sağlayacaklar mı?
Ölüm-kalım savaşı veren iki yaşındaki bebek, “ölümüne sebep olacak gördüğü iğrenç-korkunç şey ne ise” hala katili ve ölüm nedeni bulunamayan Narin ruhu “siyaseten söylenen gayri samimi sözlerin gölgesinde” katilinin ve ölüm nedeninin açıklanmasını duyabilecek mi? Saman yetersiz olduğunda ithal eden hükümet, doktor yetmediğinde ithal eden Cumhurbaşkanı, suçun saptanmasında yetersiz kalan yerli uzmanların yerine cinayeti çözecek, aydınlatacak yabancı uzmanlar ithal edecek mi?
Emine Bu dünyada Hiç Yaşamadı. / Bu ülkede her konu tartışılır, üzerine ahkam kesilir: Ölüm, yaralama, vurgun, soygun, hırsızlık, gasp, ensest ilişki, kaçakçılık, adam-insan kaçırma, şiddet, cinsel sapmalar, aile içi düşmanlıklar… Ama tek konuşulmayan “cinsel eğitimdir” ve yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreği nerede ise arkada kalacak, “ayıp, yasak ve günah” kavramlarıyla üstü kapatılıyor. Ve bu ülkede işlenen suçların, cinayetlerin ne kadarı cinsel içeriklidir, bilen var mı? Siğmon Fıreud, Jung, Adler… Kisney, bu ülkede ne kadar biliniyor? Adli soruşturmalarda, yargılamalarda o bilim insanlarının geliştirdikleri yöntemlerin ne kadarı kullanılıyor? Bu toplumda “sapık” diye adlandırılan ne kadar hasta vardır?
Emine Bu Dünyada Hiç Yaşamadı / Eminelere yaşam hakkı verilmedi, erkekler bu hakkı gasp etti. Yüreklerimizden canhıraş yükselen feryatlar ve dökülen gözyaşları kaldı geriye. Kalite eleştirmenlerin eline geçmeyen kitaplar, yıllarca raflarda uyutuluyor ve gün ışığına çıkaracak elleri bekler. / Nagehan KURT, kitabı okuduktan sonra şunları yazdı bana: “Emine Bu Dünyada Hiç Yaşamadı. Üç günde bitirdim. Kısa bir sürede bitirdiğim nadir kitaplardan biri oldu.(…) ağladım, öfkelendim, yüreğim yandı, ah ettim, yine ağladım; (…) en sevdiğim diziyi, filmi es geçtim okuyacağım diye. Bu kadar içe dokunan bir kitap. (…) bir şaheser nezdimde, hiç bitmesin istedim, hem de dedim ki, ‘son bulsun bu acılar, işkenceler, haksızlıklar, aşağılamalar.’ Kitap bitti ama, kitabın anlattıkları bitmedi bu dünyada?…” / Bu toplumda yaşananlar daha nereye kadar? / Hastalık sürüyor, tedaviye yaklaşan yok. Siyasiler, bilim insanları uyuyor.
Duyarlığına teşekkür ediyor, çalışmalarında başarılar diliyorum Nagehan.
Sevgiyle, esenlikle kalınız…