Bu ülkede her ay sistematik olarak otuzun üzerinde kadın öldürülmektedir.
Bu ülkede her fırsatta çocuklar yakınları tarafından tecavüze uğramakta ya da kaybolmaktadırlar. TÜİK verilerine göre 2008-2016 arası 104 531 çocuk kayboldu. TÜİK bu tarihten sonrası için veri açıklamadı. Bu çocukların akıbeti ne oldu?
Bir yasa yanlışlıklar sürüp gitmesin diye çıkarılır, olayların üzerine gidilir. / Büyük ölçüde sürüp giden, insanları etkileyen, zarara uğratan yanlışlıklar reformlarla düzeltilir. / Toplum çürümüşse, ayakta duracak gücü kalmamışsa, yaşaması ve var olması için yeni değerler ve yaşam biçimleri iddiasıyla, “her şeyi kökten değiştirmek ve düzeltmek için” devrimler yapılır. Ancak kan dökülmesini istemeyen insanlar, sorunların çözümü için “demokratik yöntemleri ve çoğunluğun kabulü olan demokrasiyi” seçerler.
Her toplumda olduğu gibi bu toplumda da sürüp giden köklü sorunlar vardır. Bunların başında sağlık, tırafik, terör, ekonomi, eğitim, can güvenliği gelmektedir. İşsizlik, enflasyon, pahalılık, faiz, yüksek kur ve açlık insanların belini bükmektedir.
Hükümetin seçtiği yol “vahşi kapitalizm” olduğu için tüm yatırımlar zengine, tüm önlemler zengini korumaya ve zengine göre; tüm bütçe harcamaları zengin için. Halktan ve yoksuldan yana olduğunu deklere ederek konuştuğu yalanlarla, aldatmaca ve kandırmacalarla tabanında yarattığı ALGI, işi “asla yanlış yapmaz” a kadar götürmüştür. Muhalefet zannediyor ki, yalanı halka ya da karşısında duranlara söylüyor, kendi tabanına söylüyor, “bana inanın ve saflarınızı sıkılaştırın” diyor. Muhalefetin o yalanlara inanmayacağını bilmiyorlar mı?
Bir cinayet işlendi. Narin öldürüldü? Peki katil kim? Bilinmiyor mu?
Sinan Ateş öldürüldü, katil kim? Bilinmiyor mu? Muammer Aksoylar öldürüldü bu ülkede, Bahriye Üçoklar, Ahmet Taner Kışlalılar, Uğur Mumcular, Necip Haplemitoğulları, katilleri nerede, BİLİNMİYOR MU?
Binlerce kadın, çocuk öldürüldü bu ülkede, katilleri bilinmesine karşılık, CİNAYETLERİN DURDURULMASI İÇİN NE YAPILDI?
İNSAN HAKLARINI, KADIN HAKLARINI, ÇOCUK HAKLARINI KORUYACAK İSTANBUL SÖZLEŞMESİ VARDI TEK DAYANAK OLARAK. “Başka yasalar var, ona ihtiyaç yok” denildi ve bir gecede yürürlükten kaldırıldı. Peki, KADINLAR, ÇOCUKLAR CİNAYETE KURBAN GİTMEKTEN KURTARILDILAR MI? SÖZLEŞMENİN YERİNE GEÇECEK YASALAR NEREDE, NEDEN UYGULANMIYORLAR YA DA UYGULANMADI? Başka yapılan bir iş var mı?
Bir cinayet işlendi. Elinde her türlü olanak bulunmasına karşın polis, jandarma, özel timler, arama kurtarma ekipleri ve özel yetiştirilmiş köpekler… Ceset bulunamıyor. Tam on dokuz gün sonra “bir ihbarcı” çıkıyor ortaya ve dere kenarında, taşlarla ve ağaç dallarıyla örtülü bir biçimde gömülü olduğunu söylediği yerde bulunuyor. Onca olanak eşittir bir ihbar etmiyor, öyle mi?
22 + 2 gözaltı ve tutuklu bulunmasına karşın “katil kim” sorusunun yanıtı yok? Narin niçin öldürüldü, bir şey mi gördü, yoksa ensest bir saldırıya mı uğradı? Ya da bunların dışında, madde, silah kaçakçılığı, mafya bağlantılı işlerle başka bir öldürülme nedeni mi var?
Aile, içeride, komşu köylüler Narin’in defin işlerini yapıyor. Kendi köylüleri(ailesi) susuyor, duvar oluyorlar, ağızlarına kilit vuruyorlar, konuşmuyorlar.
Narin ne yaptı size ki, bu bilinmezlikten Narin’i kurtaramıyorsunuz? / Diyarbakır milletvekili, “ben bazı şeyleri biliyorum, ama aile dostumuz olduğu için söylemem ahlaki, vicdani olmaz” diyor. Bu ailenin Narin’i öldürmesi, çuvala koyması, dere kıyısına gömmesi, üstüne ağır taşlar yığması, ağaç dallarıyla örtmesi, çürümeye terk etmesi ahlaki ve vicdani midir ey vekil?
Cumhurbaşkanı “bizzat takipçisi olacağım” diyor, ama hala bir sonuç yok. Mevcut tutuklulara iki kişi daha eklendi.
“Siyasi ayağı olduğunu” iddia edenler var. Hukukun aydınlatacağına inancımızı sürdürmek istiyoruz. Kimi cinayetlerde olduğu gibi umarım ateşi küllenmeye bırakmazlar. Faili meçhule bir dosya daha eklenmez. Oy kaybıyla adalete bakılırsa, o, zaten adalet olmaz.
Vicdanımın sesi diyor ki, Cumhurbaşkanı’ndan jandarma komutanına, içişleri bakanından emniyet müdürüne, adalet bakanından yargıcına-savcısına kadar herkes biliyor. Aile dostu “öldürmeyi ahlaki ve vicdani” bulurken, gerçeği söylemeyi “ahlaki ve vicdani bulmayan Ensarioğlu da katili ve Narin’in neden öldürüldüğünü biliyor. Yetkililer toplumda infial yaratmamak için olayı hem soğutuyorlar, hem de toplumu ikna edici bir yalan arıyorlar. Yani gerçeği söylemeyecekler. Ensar Vakfı’nın yurdunda olanları bir günlük mahkeme ile nasıl geçiştirip kapatıldığını, adalet tarihine bir kara leke olarak nasıl yazıldığını bilmeyen yok. İstanbul Sözleşmesi, bu olaylar yaşansın diye kaldırıldı.
Sevgiyle esenlikle kalınız…