Osmanlı’nın son iki yüzyılda yapıp başaramadığını, başardığı için Mustafa Kemal Atatürk’e düşmanlık, kin, nefret ve intikam duyguları besliyorlar. Aslında bunlar, tarih bilselerdi, II. Mahmut’tan buyana yaşananları, İngiliz, Fıransız ve Rusların dayatmalarını, yaratılan “ŞARK MESELESİYLE”, I. DÜNYA SAVAŞI, MONDROS MÜTAREKESİ VE SEVR ANTLAŞMASIYLA İMPARATORLUĞUN PARAMPARÇA EDİLDİĞİNİ görür, anlar ve Türkiye’yi kurtardığı için ATATÜRK’E müteşekkir kalırlardı.

Atatürk’e düşmanlar, çünkü Arap emperyalizmine DİN diye inandırılmışlar. Arap örfünü, yaşayışını, giyinişini “dinin gereği” gibi algılamışlar, dindar olabilmek için, Arap gibi yaşayıp giyinmek gerektiğini kafalarına koymuşlar.

Atatürk’e düşmanlar, çünkü Arapçayı, Arap alfabesini kutsal saymışlar; Arapça dışında başka dil öğretenleri, öğrenenleri de kafir görmüşler; yabancı dil eğitimi veren okulları açtığı için II. Mahmut’a GAVUR PADİŞAH demekten çekinmemişlerdir. Latin alfabesi ve Türkçe onların kafasında kafir olmak için yeterli nedendir.

Atatürk’e düşmanlar, çünkü Saltanatı ve Hilafeti kaldırdı. Saltanatın yönetim hakkını, yani bir kişiden, bir sülaleden alarak “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” dedi. Göksel ideleri yere indirerek “halk adına, halk için yönetimi TBMM’ne verdiği” için Atatürk’e düşmanlar…

Atatürk’e düşmanlar, çünkü medrese uleması denen cahili cühelaya, tekkelere, tarikatlara, zaviyelere, cemaatlere yönetime karışma hakkını tanımadığı, halkı din adına sömürmelere izin vermediği, tümünü kapattığı, çıkarlarını dumura uğrattığı için düşmanlar…

Atatürk’e düşmanlar, çünkü “efendiler ve ey ulus; biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar ülkesi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat uygarlık tarikatıdır”, “hayatta en hakiki mürşit ilimdir” “benim mirasım akıl ve bilimdir” dediği için. Tek rehber, tek yol gösterici olarak akıl ve bilimi kabul ettiği için düşmanlar.

Dinde millet yoktur; ayetlerde, hadislerde geçen millet kavramı, İslam’ı kabul etmiş, Arap dil-kültür emperyalizmini benimsemiş tüm Müslümanları anlatır ki, bu da “ümmettir”. Atatürk’e düşmanlar, çünkü Arap diline, kültürüne, tarihine, efsane ve mitolojisine karşılık Türk dilinin, Türk kültürünün, Türk tarihinin, Türk efsane ve mitolojisinin araştırılıp ortaya konulmasını, ümmet yerine millet-ulus olmasını sağladığı için… Dünya ulusları içinde seçkin ve saygın yerini almasını, alnı açık, başı dik bir ulus olarak yaşamasını, Orta Doğululuktan kurtulmasını gerçekleştirdiği için düşmanlar.

Atatürk’e düşmanlar, çünkü Mondros’u, Sevr’i parçalayıp yok ettiği, işgalciler için, “onlar bizim dostumuz, misafirimizdir; geçici olarak gelmişlerdir, iyi davranınız” diye bildiri yazıp Yunan uçaklarıyla halka dağıtan İskilipli Atıf Hocayı ve mirasçılarını yargılattığı için. İngiliz’i, “keşke Yunan kazansaydı” diyenleri insan saymadığı, emperyalist işbirlikçileri, hainleri düşman bellediği, bu ülkeden onları kovup bağımsızlığı, özgürlüğü getirdiği için Atatürk’e düşmanlar.

Atatürk’e düşmanlar, çünkü çağına ayak uyduramayan, çağın gereklerini yerine getiremeyen, ülkenin sorunlarını çözemeyen, kurum ve kuruluşlarıyla eskiyen, hantallaşan, kendini dahi koruyup kollamakta acze düşen bir sarayın, toprakları işgal edilmiş bir devletin yerine yeni bir devlet kurduğu için. Bu devlet akla ve bilime, temeli insan hakları ve özgürlüklerine dayalı, demokratik, laik sosyal bir hukuk devleti olan GENÇ TÜRKİYE CUMHURİYETİ olduğu için. Bir sarayın, bir sülalenin egemenlik haklarını millete verdiği için.

Atatürk’e düşmanlar, çünkü “teba ya da raiyyelikten” halkı kurtarıp “vatandaşlığa yükselttiği-sürü olmaktan çıkarıp köylüyü milletin efendisi yaptığı için… Kadınları cariyelikten-erkeğin köleliğinden kurtarıp özgür ve eşit birey yaparak iki kadının tanıklığının ancak bir edeceği eşitsizliği ortadan kaldırarak, kadının tanıklığını erkekle eşit kıldığı, cinsiyet ayrımcılığına son verdiği, eğiterek, seçme ve seçilme hakkı tanıyarak her türlü mesleğin insanı, hakim, savcı, öğretmen, belediye başkanı, milletvekili, bakan, başbakan yaptığı, çarşıya-pazara, hastaneye özgürce gidebildiği, parklarda, sokaklarda özgürce dolaşabildiği, düşüncesini, bilgisini özgürce paylaşabildiği için, “ey Türk kadını sen yerlerde sürünmeye değil, baş üzere taşınmaya layıksın” dediği için Atatürk’e düşmanlar…

Atatürk’e düşman olmak demek, devrimlere, yeniliklere, gelişmelere, akla, bilime, sanayiye, insan haklarına, özgürlüklere, bağımsızlığa, insanca yaşamaya, kısaca aydınlanmaya ve çağdaşlığa düşman olmak, başka dinlere, mezheplere eşit mesafede durmamak, yaşama hakkı tanımamak demektir.

Atatürk’e düşmanlar, çünkü insan haklarıyla kadın haklarını, çocuk haklarını bir görmüyorlar, kadını insandan saymıyorlar. 1830’da nüfus sayımı yapan bu kafa, hayvanları zapt u rap altına alıyor, fakat kadınları saymıyordu / Tüm bunlardan ötürü, “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” diyenlerin her birini, Atatürk gibi görüyor ve düşmanlıklarını açıklamaktan çekinmiyorlar ve dava açıyorlar. / Nereden nereye gelindi: Milletten ümmete dörtnala… Belki birilerinin kulaklarına su kaçar.

Sevgiyle, sağlıkla kalınız…