lginç adamdı Kamil hoca!
Zivara köyünün cami hocasıydı!
Kendine güveni,
Kararlı duruşu,
Şakacılığı,
Hazır ve isabetli cevapları ile farklı biriydi!
Sözü söylerken;
‘-Mesele budur! İster alın, ister almayın!’ der gibi bir duruşu vardı.
Okkalı, ama kibirsiz bir duruştu!
O yaşlarda farkına varmamız mümkün değildi.
Aradan uzun yıllar geçtikten sonra anlayabilecektik Kamil Hoca’yı!
Ve bizi her gördüğünde üzerine basa basa söylediği tekerlemesini:
“Bu dünya bir kapakaptır kapakap,
Kapakapamazsan bakabaktır bakabak!”
Yıllar sonra Malthus denen adamın;
‘Yeryüzünde beslenme kaynakları sınırlıdır. Bunlara sahip olmak için insanlar savaşmak zorundadır. Bu savaşta güçlüler güçsüzleri yok eder!’ seklindeki tezini işittikten ve Darwin’in de ‘Evrim Teorisi’ni ortaya atarken Malthus’tan etkilenmiş olduğunu öğrendikten sonra anlıyorduk Kamil hocanın ne demek istediğini!
O, insanlığın yaşamakta olduğu gerçeği alayla karışık bir şekilde anlatmaya çalışıyordu.
Bir benimseme değildi onunkisi!
Zaten hiçbir zaman da ‘kapakapçılar’ sınıfında kimse göremedi onu!
O günden bugüne Malthus’un ve Darwin’in savaşçıları ‘Yeryüzü Meydan Muharebesi’ne devam etmekteler!
Dillerindeki;
‘Yeryüzü kaynakları sınırlı, insan ihtiyaçları ise sınırsızdır!’ palavra tekerleme ile!
Ekonomi biliminin temeline ve çatısına da bir güzel yerleştiriyorlar bu palavradan tekerlemeyi!
Bilim diye yutturuyorlar bunu, yirmili yaşlardaki genç dimağlara!
Ve!..
‘Hayatın gerçeği’ diye büyük kalabalıklara!
Sonra kadeh kaldırıyorlar,
Sınırlı ihtiyacı olanın ‘sınırsız aptallığına’!
Kamil hocayı görüyorum bu arada!
Yine aynı sesten,
Yine aynı alaylı melodi ile okuyor kırk yıl önceki tekerlemesini:
‘Bu dünya bir kapakaptır kapakap,
Kapakapamazsan bakabaktır bakabak!’
Ama, bu defa arkasından ilave ediyor:
‘Mutluluğu oğul, mutluluğu!’