undan yaklaşık otuz sene önceydi. TİTİA’nın (Trabzon İktisadi İdari Bilimler Akademisi) mezunları olarak iş hayatının içine ilk adımlarımızı attığımızda birçok 'Marka İşletme' bulunuyordu Trabzon'da.
Türkiye’nin büyük bir ekonomik değişim sürecinden geçmekte olduğu o donemde isim gereği bu işletmelerin sahiplerinin birçoğu ile yakından tanışma imkanı bulmuştum. Hepsinde fark ettiğim ortak işaret, ekonomik hayattaki bu değişimi pek de hazmedeme fikirleriydi. Değişime değişimle cevap vermede zorlanıyorlardı.
Yakın bir arkadaşımın babasıydı onlardan biri. 'Müşterinin ayağına gitmekte ne demek?' diyordu! O zamanlar, yeni,yeni başlamakta olan is hayatında 'dağıtım' yapılanmasına karşı direncin ifadesiydi bu. Öteki tarafta bu değişime çoktan uyum sağlamaya başlamış olan müşterileri bir turlu farketmek istemeyerek!
Aradan otuz yıla yakın bir süre geçmiş. Bugün o dönemin güzide isletmelerinin bir çoğu pazarda yok artik. Değişimin yasalarının tıpkı tabiat yasaları gibi olduğunu anlayamadılar. Sinsi, yavaş ama son derece şiddetli ve acımasız Direndiler ve direnişleri sonlarını getirdi!
Bugünün Türkiye’si seksenli yıllardan çok daha hızlı bir değişim sürecinin içinden geçiyor. Teknoloji, Tedarikci, Müşteri ve kullanıcı davranışları, Devlet-İş hayati ilişkileri hızla değişiyor. En önemlisi ise rakipler değişiyor!
Her masanın üzerine bir bilgisayar yerleştirmekle, dünyada esen ve Türkiye'nin dışında kalması imkansız olan bu değişim rüzgarına, değişerek ve gelişerek karşılık vermek olmadığını anlayabilmek lazım.
Düzenli olarak, güçlü finansal yönetim anlayışıyla Finansal Tabloların ışığı altında 'ölçerek yönetme' yerine, eski 'el yordamı' yöntemlerle ve sadece mevzuat muhasebeciliği ile iş hayatinin fırtınalı sularında yol almaya çalışmanın akil işi olmadığını anlamak lazım.
Bilimsel yeteneklerle donanımlı ve surekli gelişim anlayışı olmayan Satis ve Dagıtım Organizasyonlarının, her gün daralan ve zorlaşan pazarlarda isletmenin gizli kan kaybı unsurları olduğunu kavramak lazım.
'Bos Gurur' ve 'Şişkin Ego' anlayışının isletme bünyesinde hiçbir canlı varlıkta bulunmaması gerektiğini anlamak gerekir.
Sonuç olarak; artik isletme sahiplerinin ve yöneticilerinin, bilimsel yöntemlerle isletmelerini yönetmemeleri halinde mevcut pozisyonlarını korumalarının hayli zor, hatta imkansız olduğunu anlamaları gerekir.
"Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç" demeden, kolları sıvamanın zamanının gelmiş de geçmekte olduğunu idrak etmek gerek.