İlk insanlar avcılık, sonrasında ziraat yapma konusunda ilk eğitimini yaptı.
Eğitim tarihi üzerinden çok kısa gidersek, Sümerlerde, Antik Yunanda ve din okullarında, sadece soyluların ve zenginlerin, yani ayrıcalıklıların eğitim aldığını görüyoruz. 1559 yılında reform hareketinin bir parçası olarak Avrupa’da kiliseden bağımsız bugünkü anlamda ilk okul kuruluyor. Fransız İhtilalı (1789) ile birlikte, İnsan Hakları Beyannamesi’nde “eğitimin herkes için bir doğal hak olduğu” beyan ediliyor.
Burada söylenen esasında eğitimin, İŞÇİLERİN yani EZİLENLER bugünkü anlamda dar gelirliler için de bir hak olduğudur.
Kentlere gelen okuma yazma bilmeyen köylüler için kilise araya girip “Pazar Okulları” açıyor. Çünkü çalışmadıkları tek gün pazar. Amaç işçilere sadece okuma yazma öğretmek. Sendikalar bu duruma karşı çıkıyor, eğitimin patrondan ve kiliseden bağımsız olması gerektiğini savunuyor.
Günümüzde kabuk değiştiren fırsat eşitsizliği, değişik bir versiyonla aynen devam ediyor.
Baba asgari ücretle çalışıyor, anne ev hanımı; fırsat buldukça temizlik işlerine gidiyor. Kendilerinden 3 çocuk istenmişti, ekonomik nedenlerle frene bastı ve 2 çocuğu var.
Aile çocukların ikisine de iyi eğitim aldırmak istiyor. İlk iş, 3-5 yaş grubu için okul öncesi eğitim aldırmak. Okul, servis, beslenme kısaca para lazım; gelir-gider üzerinden maaş hesabı yapıldığında okul öncesi eğitimden vazgeçildi.
İlkokula kayıt yaptıracak, oturduğu mahalledeki okulun iyi olmadığı fark ediyor. Anne kararlı; başka mahalleye okula gönderecek, kanun “dur” diyor. Mecbur kalıyor mahallesindeki okula kayıt yaptırıyor. Anne sık sık okula gidip rehber öğretmenden bilgi almak istiyor. Hiçbir zaman doyurucu bilgi alamıyor, diğer öğretmene gidiyor aldığı tek cevap “Çocuk zeki ama ders çalışmıyor”, ötesi yok. En son artık okula gitmekten vazgeçiliyor.
Okulda ekonomik sorun var, normal eğitim haricinde hiçbir sosyal faaliyet ve sanatsal etkinlik yok. Çocukların eğitim hayatı, ortaokul, meslek lisesi; hep böyle sancılı devam ediyor.
Babanın geliri iyi, anne de çalışıyor. Her ikisi de üniversite mezunu. Çocuklarına okul öncesi eğitim aldırıyorlar, ilkokul kayıtları özel bir kolejde, çocuk sanatsal ve sosyal faaliyetlerden yorulmuş, yabancı dil eğitimi aldırıyorlar. Veli rehber öğretmenle görüştüğünde, rehber öğretmen anlatıyor da anlatıyor. Çocukları isim isim tanıyor. Çocukların eğitim hayatı, ortaokulda, fen lisesinde ve sonrasında böyle devam ediyor.
Sonuç birileri iyi eğitimli; diğerleri yetersiz eğitimli.
Demek ki eğitimde fırsat eşitsizliği tam gaz devam ediyor. Eğitim Bakanlarından fırsat eşitsizliğini azaltmaya yönelik hiçbir politika yok. Yerine, Osmanlıca eğitimi, Arapça eğitimi, 4+4+4 eğitimi (Osmanlı Medreselerindeki sistem) sonra şimdi yeni bir icat, 5. sınıfta dil eğitimi..
Devlet eliyle ne yaptık; eğitimli ve eğitimsiz çocuklar yetiştirdik. Buna kim sebep oldu, yönetenlerin kurduğu sistem. Sistemi yönetenlerin yoksul çocukların gittiği okullara sağladığı herhangi bir avantaj var mı? YOK
Sonra az eğitim alan çocuk askere, askerlik sürecinde anne dokuz doğursun, baba gece uykularından uyansın “Ne oldu?” diye soran eşine, “Hiç, uyku tutmadı”..
 Ve korkulan haber geldi.
Allah tüm şehitlerimize rahmet eylesin..