Yıl 1995..
Aylardan temmuz, şehit cenazesi Trabzon Vakfıkebir’e geliyor.
İlk defa bir şehit cenazesi merasimine katılıyordum.
Kolaysa göz yaşlarına hakim ol ve tut kendini. Ne kadar tutarsan tut, durduramazsın gözyaşlarını.
Hiç tanımadığın, genç bir memleket evladının hayattan koptuğuna ve ailesinin yükselen feryatlarına tanık olmak çok zor..
Sonra, vatanın her yerinden şehitler gelmeye devam etti.
Sonra köye şehitler gelmeye başladı.
Gelen şehitler artık tanıdıktı, arkadaşlarımızdı ve köyden komşularımızdı.
Şehitlerden birisi ağabeyimiz ve arkadaşımız hiç gelmedi şehit olduğu kabul edildi.
Hiç ummadığım ve beklemediğim bir anda kendimi yakın arkadaşımın İstanbul Vatan Emniyet Müdürlüğü’ndeki şehit cenazesi merasiminde buldum.
Sonra bir başka komşumuzun evine gene bayrak astılar.
Vakfıkebir’de tanık olduğum ilk şehit cenazelerinde, terörün bitmesine çok az kaldı diyorduk.
Devlet kararlıydı ve güçlüydü belki bu son şehittir diyorduk.
Ama yanıldık.
Trabzon İskenderpaşa Camii’nde kaç şehit cenazesine katıldık onu da unuttuk.
İlerleyen yaşımızda kendimizi memleket evlatlarının Of’ta, Sürmene’de, Maçka’da neredeyse her yerde şehit cenazelerinde bulduk kendimizi.
Her seferinde bu gün olduğu gibi hepimizin gözleri buğulu, dudaklarımız sessizdi..
Kararlılık devam ediyor, sözler benzer..
Gözlerim gene buğulu,
Dudaklarım gene sessiz,
Tüm şehitler, ruhunuz şad olsun..
Mekânınız cennet olsun..
Nurlar içinde uyuyun.