2 Ekim sabahı gazetenizi açtığınızda gündeme dair bu yazının karşımızda olması gerektiğini düşünebiliriz. Merak etmeyin, yazı hiç bayat değil. Cumhuriyet faziletlerinden ahkam da yok.
İstiyorum ki bugünkü çocukların bilmediği, bizlerin ve önceki kuşakların bayram hatıralarına gidelim.
Sosyal medya her anımızda. Önemli günlerde birkaç kelime veya bir fotoğraf ile kutlama mesajları yayımlıyoruz. Cumhuriyet mesajlarında; bazılarımız 40 yıl önce çocukluğunda elinde tuttuğu Türkiye Bayrağı ile çekilen siyah beyaz bir kare fotoğrafla, bazılarımız ilk defa şiir okurken çekilen fotoğraf karesiyle, bazılarımız arkadaşlarıyla giydikleri güzel elbiseleri ile bayram kutlama mesajları verdi. Fotoğraflarda tarih olmasa bile, onların rengi, kalitesi ve tanıdıkların çocukluk halleri hem tarihe hem bayramlara tanıklık ediyor.
2012 yılında yayımlanan genelge ile bayramların kutlanma şekli değiştirildi. Hatıralarımıza gidelim;
İzninizle kendimden başlayayım. İlk şiirimi 500’den fazla öğrencinin ve 3 binin üzerinde kasaba halkının toplandığı meydanda bayramda okuduğumda heyecandan kalbim duracaktı. Sonra ortaokul ikinci sınıfta Türkçe öğretmenim Şenol Yılmaz, “Cumhuriyet Bayramı’nda sunucu olur musun?” dediğinde yaşadığım panik, heyecan ve gurur duyguları birbirine girmişti. Duygunun beynimde yarattığı karıncalanmayı hala hatırlıyorum.. Babamın bayram sabahları son provayı yaptırmak üzere beni koltuğun üzerine çıkarması hatırası beni hala gülümsetiyor. 
Ya siz ilk trampeti, boruyu, davulu, zili çalmayı bando takımında öğrenmediniz mi? Bando takımına girmek için öğretmenle kulis yapmadınız mı? Bayram sabahı beyaz gömlek siyah pantolondan da olsa kendinizi özel hissettiğiniz bando kıyafetinizi giymediniz mi?
Ya siz ilk şiirlerinizi, önemi anlatan konuşmayı yaptığınızda heyecanlanmadınız mı? Uygun adımlarla eğlenerek tören alanına girmediniz mi?
Ya diğerleri “Anne baba, bu bayramda şiir okuyacağım mutlaka gelin, bekliyorum” demedi mi? Hatta kalabalık arasında gözleri anne ve babasının gelip gelmediğini gözlemedi mi?
Ya anneler babalar, sizler çocuklarınızı tören alanında izlerken heyecanlanmadınız mı? Hep birlikte gurur duydunuz.
Tören sabahı okula vardığımızda hışırtılı bir hoparlörden dinlediğimiz Atatürk konuşmalarını odaklanarak dinlemesek dahi saygı ve gurur duymadık mı?
Kasabanın, ilçenin, vilayetin erkanı bayramı kutlamak üzere, bayramınız kutlu olsun dediğinde, hep birlikte “Sağ ol!” diye bağırmadık mı? Tören sonunda kemençe ile hep birlikte horon tepmedik mi?
Ne yazık ki şimdiki öğrencilerin bunları yaşama şansı yok. Ebeveynlerin öğrencilerini izleyecekleri ve fotoğraflarını çekecekleri bir bayram yok.
Değiştirdiniz şimdi bayramları tekelinize aldınız. Kendi kendinize halktan kopuk protokol içinde kutluyorsunuz. Nesilden nesile oluşacak benzer hatıraları sildiniz ve engellediniz. Oysa bayramlardaki hatıralar anıdan çok ulusun ortak değerlerde bir araya gelmesi ve kenetlenmesiydi.