Bir maç düşünün; 
Karşında ezeli rakiplerinden Beşiktaş. Dolu ve atmosferi yüksek tribün desteğine rağmen ilk 5 dakikalık  süre hariç berbat halde.
Başlangıcı böyle olan bir maçta, rakibni bekleyip karşılayacağın alanı doğru seçmiş ve dizilmişsin. Açık verme ihtimalin yüksek olan merkezi iyi kapatarak delinmeyi önlemişsin. Kanatlardan gelenlerde de risk taşısan da  büyük sorunlar yaşamamışsın.
Daha da iyisi, Visca'nın ön alan baskısı ve rakibin bireysel hatasıyla, bir organizasyon içermese de skor avantajını 0-1'i bularak soyunma odasına gitmişsin.

Peki ya sonrası?
Gömüldükçe gömüldü Trabzonspor. Geriledikçe ceza sahasının önüne kadar kümelendi. Beşiktaş sağlı-sollu  ataklar ile "geliyorum" diye bağırırken, tv başında maçı izleyen tüm Trabzonsporluların ortak düşüncesi; "oyuna hoca müdahalesi"  iken, Şenol hoca da kulübeden izledi.
Skorda denge sağlayan Beşiktaş topuyla-tüfeğiyle saldırdıkça saldırdı. 8 dakikada iki gol ile halat tamamen koptu. Sonrasında oyuncu değişikliklerinin de bir anlamı kalmadı bence.

Şenol hoca ile tamamladığımız uzun periyot ile ilgili düşüncem;
Trabzonspor'un oyunu DOĞAÇLAMA bir oyundur. Bu konudaki düşüncemde bir değişiklik hala yok. Bir plan-programı olmayan,tamamen bireysel yeteneklere şartlanmış bir oyundur. Bu oyun oynanırken değişen tek şey, bazı oyuncuların oyun dışına alınıp, kulübeden farklı oyuncuların saha içine girmesidir.

Sonuç olarak bakıldığında;
"Oyunsuz Oyun" istikrarı  devam etmektedir.
Öğrenmenin yaşı yoktur. İnsanoğlu doğumdan ölüme kadar hep bir öğrenme sürecinin içinde yaşar. Bu süreç farklı yaşlarda farklı kazanımlarla devam eder. 20-40-50-60... Hatta 72'sinde bile!
Diyeceğim şudur ki;
Değişmeyen tek şey değişimdir...
Kalın sağlıcakla.