Kupa mesaisinde göze hoş gelen ve taraftarın beklentisini karşılayan oyundan sonra, tekrar başlangıç noktasına dönmek beni şaşırttı mı? Hayır..
Oyuncu grubunun, maçlardan sonra yapılan yenileme antrenmanı temposunda, sahada gezindiği bir maçı galibiyetle kapatma umudu aşırı hayalcilik değilimdir? Evet..
"Oyuncular sahaya oynamak için çıkmamışlar" diyen kumanda masasından 3 puan beklemenin tam karşılığı masal değilimdir? Uyku modunda..
Hayalleri, temennileri bir kenara bırakıp gerçeklere dönecek olursak;
Her bölgesiyle tel tel dökülen takımda "eh işte" performansı veren kaç oyuncu sayabiliriz, 1? 2?..3 olmaz.
Yine dağınık, yine ne yaptığını bilmeyen, oyun organizasyonundan yoksun, doğaçlama dediğimiz ilk 45 dakikada, "ekranbaşı şekerlemesi" yaptıracak tüm şartlar mevcuttu. Maçı bırakıp, kısa kestirme yapanlardan birisi de benim.
İkinci devrede bireysel olarak zorlamaya çalışsak da, rakip Konyaspor'un daha net şekilde kalemizi zorladığına şahit olduk. Uzatmalarda gelen penaltı ile deplasman kabusunu tekrar yaşayarak 90 dakikayı tamamladık.
"Bir çiçekle bahar gelmez", boşa söylenmiş bir cümle değildir. Kazanılan bir maçtan sonra, "uçan kaçan takım- hoca dokunuşları- gelişen oyun" vb. söylemler, kışlık konserve olarak tekrar raflarda yerini alacaktır. Bozuk saat misali ortaya çıkan bu doğrular yanıltıcıdır. Bu sorun, belli bir sistemde istikrarın sağlanamadığı süreçte 1 ileri, 2 geri devam edecektir. Hal böyle olunca da felsefe içeren konuşmalar, doğru tespitler, bir süre sonra sıkıcı gelmeye başlar. Devamında efsane, tecrübe, Trabzon'un ta kendisi söylemleri de protestoların önünü alamayacaktıŕ.
Takım, Hatay maçında 3-4 farkla galip gelir. Ve anlık başarı isteyen bizler, tekrardan takımın rayına oturduğunu, oyun sisteminin gelişmeye başladığını söyleyerek yumuşak söylemlere geçiş yaparız.
Mart ayı, kış mevsiminin en çetin geçtiği ayıdır. Soğuk nefes keser, parmakları uyuşturur. Sıkı giyinerek korunaklı yerleri tercih etmek şarttır. Havanın açık olmasına aldanmayın.
Kış güneşi pek ısıtmaz..
Kalın sağlıcakla.