Vatandaş yaşam şeklinin Cumhuriyet olduğunu biliyor. Fakat neyi yaşadığını hala bilmiyor.
Seçimler yaparız kuralları ortada. Bir bir olumsuzluklarla karşılaşırız, öyle oldu böyle olmadılarla seçimi yasallaştırırız. Adaletin her vatandaşa aynı mesafede olduğunu söylerler oysa bir metre birine, yüz metre diğerine mesafede olduğunu görürüz. Yasalarımız ‘her vatandaş fikrinde hürdür’ der. Nasıl hürlükse! Yüzlerce gazetecimiz fikirlerinden ötürü tutsak olurlar. Dünya ülkeleri eğitimde birbirleriyle yarışırken bizim çocuklarımız çağın gerisindeki eğitimle eğitilirler. Zor bela üniversiteyi bitiren zeki, aydın beyinler bir an önce başka ülkelere gitmek için yarışır. Milyonlarca mülteci kendi ülkemizde öyle veya böyle tok yatarlarken, bırakın anne ve babaları bizim çocukların pek çoğu aç yatar.
Almaları gereken gıdalara da dürbünle bakarlar. Her şeyin anayasal düzende yapıldığını söyleyen yöneticiler, zam üstüne zam yağmuru altında şemsiyelerinin altında hiç ıslanmazken, bırakın şemsiyeyi iliklerine kadar ıslanmış vatandaş ise gri düşünceler içerisinde debelenip durur.
Yönetenler fetva verirler, dün nerelerdeydik, bakın bugün nerelere geldik diye…
Güzel bir cümle, hakikaten nerelerdeyiz? Kemeri sıka sıka, bir deri kemik kaldık.
Vatandaşlar KTÜ TIP Fakültesinde yoğun bakım ünitesinin kapısında bir hastanın çıkmasını bekliyor.
Hakikaten nerelerden nerelere gelmişiz, otuz yıl öncesinden deselerdi inanmazdım…