Daha önce başka bir gazetede yazarken başlık isimden ibaretti, aynı başlığa sıfat ekleyerek hukuksuzluğu vurgulayacağım.
‘’Korkak, gerçekle yüzleşmeyi reddediyor, hırçınlaşıyor. Cahil gerçeği idrak edemiyor, küçümsüyor. Hain, çıkarının peşinde gerçeği tahrif ediyor, saptırıyor’’ diye çok güzel bir tespitte bulunmuştu Alev Alatlı…
12 Mayıs 2022 tarihinde yazdığım makalede Ekrem İmamoğlu’nun Doğu Karadeniz gezisi ile ilgili başarı öyküsünden söz ederken gezisinin etkilerini irdelemiştim. Bu sefer yine başarı öyküsünden kısa söz edip, kendisine ve etrafına yapılan haksızlığa vurgu yapacağım.
Beylikdüzü İlçe Başkanlığı esnasında taban politikası yapabilmek maksadıyla, mahallelere yani evlere girmenin şart olduğunu benimsemiş ve bu yolda mahalle örgütlenmesi modelleri oluşturulmuştu.
Halkla yakınlaşabilmenin önemini kavramış, Dayanışma Evlerini açarak katılımcı siyasetin de temelini atmıştı. Dayanışma Evlerinden yardım talep edenlere partisi sorulmamıştı. Yani dayanışma çıkar ilişkisinden uzak kurulmuştu.
Farklı liderlik özellikleri vardı. Ruhunda öteki yoktu, kimseyi dışlamıyordu. İnsanlarla samimi ve eşit ilişkiler kuruyordu. Klasik siyasetçi davranış kalıplarının dışında duruyordu. Partici, fanatik değil, hedefleri doğrultusunda kararlıydı. Mütevazıydı ama siyasette iddia sahibiydi. Çok çalışıyordu. Sonuç odaklı davranıyor, yaptıklarının etkilerini mutlaka ölçüyordu. ‘’Ben bilirim’’ demiyordu.
Bir kişinin, insanları ikna edebilmek için başarılı bir hayat hikâyesi olmalı ki kendine olan güveni ile birlikte liderlik özelliğini kullanabilsin. Eğer hikâye yoksa devamı da çok zor olur. Babası Hasan İmamoğlu’nun siyasi kariyerinin de mutlaka başarı hikâyesine etkisi olmuştur.
İlçe Başkanlığı ve devamında İlçe Belediye Başkanlığı ve Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevleri liderlik özellikleri sayesinde kazanılmış değerli görevlerdir.
Referandum esnasında Trabzon’da yakinen tanıma imkânım oldu, keza adaylığı esnasında bulunduğum Büyükçekmece, Ümraniye, Çatalca mitinglerindeki hâkimiyetinde ve liderlik kabiliyetinde geçmişinin başarı öyküsünün özgüveni de hissediliyordu.
Özellikleri sayesinde hedef yükselterek ilerleyen birisinin mutlaka engellemek isteyenleri de olacaktır. Ancak bu engelleme haksız, hukuksuz, uydurma olursa onun adı engellemekten ziyade hak gaspıdır ki Millet bu durumlara sessiz kalmaz.
Hak gaspı varsa ve süreklilik arz ediyorsa isyan hakkı da doğaldır. İsyan mevcut düzene boyun eğmeyerek karşı gelmektir.
Buradaki kastım; hakkını savunmak, karşı çıkmak ve direnmek anlamındadır yoksa silahlı örgüt kurarak otoriteye karşı bayrak açmak ve polisimizle çatışmak anlamında değildir. Yani halen Saraçhane başta olmak üzere Türkiye’de yükselen isyan hak, hukuk mücadelesidir.
Hani bir söz vardır ya. ‘’Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun.’’ sözünü şiar edinerek ona uygun davranılıyor, hem de özellikle apolitik görünen gençler tarafından. Meğerse apolitik görünen umudumuz ve geleceğimiz olan Gençler, Atatürk’ün Bursa Nutkunda onlara verilen görevi hep akıllarında tutuyormuş.
Siyasi rekabeti güç kullanıp hukuk alanına taşıyarak öç almak modern toplumlarda rastlanan bir uygulama olamaz, demokrasi ile de bağdaşmaz.
Atatürk’ün ifade ettiği gibi; ‘’Türk Milletinin karakter ve adetlerine en uygun idare, Cumhuriyet idaresidir. Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir.’’ Millet demokrasiyi iliklerine kadar benimsemiştir, otokrasi veya diktatörlük gibi sistemler genetiğine uymayacağından vücut tarafından reddedilir.
İmamoğlu ile birlikte haksızlığa uğrayan Mehmet Murat Çalık (babası ile annem kuzenler) ve çalışma arkadaşları da aynı hukuksuzluğa uğramaktadır, kabul edilemez, vicdanları zedelemiştir, Ramazan ayında yapılması da büyük günahtır, zulümdür.
Volkan Konak paylaşımında benim de katıldığım şu ifade de bulunmuştur. ‘’Mehmet’im ilkokuldan beri tanıdığım ağabeyi olmaktan gurur duyduğum kardeşim, senin dürüstlüğün, mütevazılığın, asilliğin dillere destan. Sana bu fermanı yazanlar, tarihin çektiği fotoğrafta yüzleri kızaracaktır. Sen affetsen de ben affetmeyeceğim.’’
Bu toplum; sahte, uydurulmuş belgeler ve gizli tanıklar yüzünden ağır bedel ödendiğini unutmadı, unutmaz. Türk Silahlı Kuvvetleri saçma isimli davalarla ve terörist gizli tanıklarla yok edilirken, evrilirken, yapılan hukuksuzlukları asla unutmaz. Yani, yaşanan dramı unutmaz ve yenilerine izin vermez.
O zaman Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yapılan komik iddialara ve yargılamalara ‘’Saraçhane Direnişi’’ tepkisi verilseydi bu günler yaşanmazdı.
Millet artık ders almıştır, tekrar ettirmez ve izlemeye devam etmeyeceğini, asla izin vermeyeceğini bu direniş ile göstermiştir. Millet Büyüktür…