Futbol garip bir oyun. Yüzde yüzlük gol dediğin pozisyonları kaçırırsın, olmayacak pozisyondan da gol atarsın ya da yersin. Dün, bayram arefesinde Akyazı Stadı'nda oynanan futbol da böyle çelişkiler ve gariplikler içerisinde başladı ve bitti. Maçta iki tane gol var, ikisi de bir dakika içerisinde. Koskoca uzatmalarla beraber yüz dakikalık bir futbolda sonuç, o bir dakika içerisinde oluştu.
İki kurt teknik adam, ikisi de yattı pusuya, birbirinin hatasını bekledi. Ev sahibi "benim" diyerek ne Fatih Tekke bayram niyetine gelmiş misafirine top verdi, futbol oynattı ne de Göztepe'nin hocası Stoilov, bayramda Müslümanların bu kutsal gününde "rakibime hoşgörüde bulunayım" diyerek oyunu açıp "buyur gel, top oyna" dedi. O yüzden oyun orta sahada sıkıştı kaldı. Sonuçta da birbirlerine bayram harçlığı vererek birer puanlarını alıp heybelerine koyup bayramlaşmaya çıktılar.
Geçen yarı İzmir'de oynanan maçta, Şenol Hoca'nın eksik Göztepe'ye karşı galibiyeti koruyamayıp mağlup olmasının ardından "çaresizim" demesi, bu takımda uzun süre atlatılamayan bir travmaya neden oldu. En kolay puan alınabileceği düşünülen maçlardan dahi mağlubiyetle çıkan Şenol Güneş'in bu travmatik takımına, Fatih Tekke farkını gösterebilmesi için uzun bir sürenin gerekli olduğunu da unutmamak gerekiyor.
Bizim endişemiz, ligin telafi edilebilir maçlarında hovardaca puanlar kaybeden Şenol Güneş'ten sonra gelecek hocanın, bu dar ve zor zamanlarda kendi oyun farkını ortaya koyabilmesi için gerekli zamanın olamayacağını biliyor olmamızdı. Fatih Tekke'nin zamanı yok, vakti yok, kaybetmeye ise asla vakti yok. Ligin başından beri sorumsuzca puanlar kaybeden Şenol Güneş'e bu kadar geniş ve umarsız süre tanıyanlar, ne yazık ki bugün Fatih Tekke'den bu kadar kısa sürede mucize bekliyorlar. Bakalım ligin dibindeki ışığın görüldüğü şu maçlardan sonra, Fatih Tekke bu takımı güven ve sabırla sakin bir limana çekebilecek mi?