Siyasi, kültürel ve sanatsal vb. kümelenmenin her biri için çoğunlukla “bizim mahalle” diye bir adlandırma/yakıştırma yapılır. “Bizim cenah” (bizim kanat, bizim taraf) kalıbı da benzer anlama gelir ya, “bizim mahalle” daha yaygındır. Kümelenmenin en “esnek” ve en geniş kısaltması… Kendilerini “sağ”, “sol”, “muhafazakâr”, “çağdaş”, “liberal”, “milliyetçi” vb. görenlerin önadları belki… Kendine yakın bulduğu/gördüğü genel adres…

       Bu adresin içinde öncelikler sıralamasında farklılık olsa da birlikteliğin biraz “kerhen” – istemeye istemeye – oluşu yansır dışarıya. Ayrıca içten içe önyargıların tanımı/anlatımı desem abartı mı olur, bilemedim. Kendi yaklaşımına yakın olan konu komşu, dernek, sendika, kitle örgütü, siyasi parti… için kullanılır. Bu “mahalle” içinde de bir sıralanış, bir derecelendirme hep olagelmiştir. Yakın tarihimizde “sol”-“sağ” kümelenmesini, “ilerici”-“gerici” kümelenmesini kanıksayan toplum -belki üst akıl- , yerini “Cumhuriyetçi”- “Şeriatçı- ayrışmalarına, dolayısıyla kümeleşmesine sürüklenmekte! Her birinin aidiyet tanımlamasında “bizim mahalle” havası, dili/biçemi, jargonu, hukuku karşımıza çıkmakta. Yine “yandaş” ve “muhalif” /karşıt sözcükleri de bu “mahalle” dilini/ayrımını somutlar. Kuşkusuz herkesin bir birlikteliği/örgütlülüğü, gönül-yürek ve beyin adresi; “mahallesi” var dillendirmese de.

        Yaşama ilişkin öncelikleri, çekinceleri, kültürel-siyasal yaklaşımı, ütopyası vb. en uç noktada siyasi partiler olmak üzere birçok mesleki oluşum, dernek, sendika, kitle örgütü çoğu zaman dillendirdiğimiz anlamıyla birer “bizim mahalle” yapılanması değil mi? Elbette siyasi öncelikleri çok sırıtmayan, nesnel kamu görevi vermeyi savladığını öne süren “vakıf”, “oda”, “birlik” gibi örgütlenmeler kimi istisnaları içinde barındırabilir. Belki bütün bunlardan hareketle her örgütlenme çabasının direk ya da dolaylı olarak yaşama müdahale ve siyasi amacı olduğunu söyleyebiliriz. Kimileri “bizim siyasetle hiç işimiz olmaz” dese de bu gerçeklik yok olmaz. -Bu arada eksik/yanlış anlamaları önlemek için söylemeliyim ben de iyi bir “mahalleliyim”.-

      Değişik dönemlerde farklı farklı adlandırılan bu “bizim mahalle” anlatımı çoğunlukla “sol” genellemesi içine giren, benzerlikleri yanısıra ayrılıkları da olan ideolojik kümelenmenin genel adı olarak kullanılagelmiştir. Toplantı ve tartışmaları çok yoğun geçen, kimi zaman gerginliğin öne çıktığı, yeni ayrışmalara yol açabilen, tarihsel yanı olan bir süreç… Bu sürecin bizim toplum ayağı çok daha sancılı ve sorunlu geçmiştir/geçmektedir. Özellikle 1980 öncesi dış etkenlerin de açık/gizli müdahalesiyle “bizim mahalle” içi tartışmalar ciddi yaralar almıştır. Toplumsal savaşımın gelmesi gereken düzey, başarılması gereken amaçlardan hayli uzaklaşılmasına yol açılmıştır. Bu kan yitimi, yaşamın boşluk kaldırmayacağı gerçekliği ile birleşince siyaseten doldurulmaya başlandı! Önceleri daha yavaş, kimi zaman ikiyüzlülükle gizli yürütülen siyasi akış ve yönetim biçimlenişi en alt düzeyden en yükseğe dek halkın çıkarlarına ve ülkenin geleceğine uygun düşmeyen bir anlayış/hiyerarşi/statü/hukuk dahilinde devleti tamamen yönetme aşamasına geldi. Bunun siyasi anlatımı Cumhuriyet Devrimi’nin tersyüz edilmesi, karşı devrim iktidarının adım adım oluşturulmasıdır.

        Böylesi durumda dahi yakınmanın, dert yanmanın, dövünüp-hayıflanmanın, öfke sıçramasının yanı başında öncelikle yapılması gereken, yol açıcı ve yol alıcı siyasi kurmaylık ve öncülük görevi/ufku, yaratılan yapay gündeme ve polemiklere sıkıştırılarak sönümlendirilmekte ne yazık ki. Özellikle eski sevapları ile öne çıkan bir anlayış tanımlamaya çalıştığım “bizim mahalle”’yi içten içe çürütmekte.! Kendi “sevapları” /” başarıları” -ki bu hep tartışılmıştır- hep sorunludur. Dünyanın/siyasetin merkezini oluşturduklarını sanan bu aklı evveller, “benim zamanımda” edebiyatıyla, “ben başkanken”, “ben içerdeyken” vb. söylem ve biçemiyle kendilerinden önce kendilerinden sonra diye bir milat oluştururlar. Bir de bunu, ödedikleri bedelleri öne çıkararak “zindan günleri” ve “zindan arkadaşlığı” duygu sömürüsüyle süsleyerek anlatmaları var ki çok ağrıma giden… Yani kıyılan, yakılan, hain pusularda ve darağaçlarında, sokak ortasında çoğu zaman, birçok genç-aydın-bilim insanı-cumhuriyetçi-yurtsever-devrimci değerimizi yattığı yerde inciten/rahatsız eden; yakınlarını ve halkı üzen savaşımdan uzaklaştıran vefasızlık, bencillik timsalleri!

        Oysa acısıyla, yıkımıyla, kimi zaman coşkusuyla yaşanmışlığı, deneyim olarak elde bir sayıp günümüzün zorunluluğuna kilitlenmek varken “ben”i merkeze alan yaklaşım ve anlayışlar bıktırdı artık; fazlasıyla can sıkmaya başladı. Kişisel bir can sıkıntısından, hoşnutsuzluktan öteye toplumsal bir sorundan, bir “bizim mahalle” sorunsalından söz etmeye çalışıyorum! Bir üstünlük kurma yarışı, telaşı, kaygısı öne çıktı.

      “Ben bilirim” tavrı, anlatımı, biçemi acaba kimi günahların, eskide kalan yanlış ve hataların gizlenmesi için mi? Böyle değilse kendini “dev aynasında görmek” hangi akılcılığa dayandırılır. Kültür-sanattan, yazından, yeterlilikten söz edip, siyasal deneyim ve birikim ukalalığı edası ile her ortamda “ahkam kesip” öne çıkmaya çalışanlar, “başrol” oynamak isteyen “bizim cenahın” simsarları, çekilin orta yerden! “Kendinden menkul” tavrınız bizim mahallenin gençlerinin/ahalisinin yanı sıra tüm gençlerimizi/halkımızı da olumsuz etkilemekte! Gidin bir “çok bilmişler kulübü” açın, yarışın birbirinizle, öğütün birbirinizi! Bırakın pırıl pırıl gençleri! Çözüm isteyen halkımızın yakasından düşün artık! Ve onlara örnek ve rehber olmaya çalışan dürüst-samimi, alçakgönüllü-özverili ve bencil olmayan öncülerin/aydınların/siyasilerin yakasından da!

       (…………)

       Üzülenler olsa da elma, kurdu ile sağlıklıdır diyemeyeceğim. Biz önce elmanın kurdunu eleyip yenseydik bugün “bizim mahalleyi” konuşuyor olmayacaktık; yönetimde, ülkemiz ve halkımız adına yeni güzellikler/mutluluklar yaratma yarışında olurduk. Her geç kalış ödenecek “bedeller” hanesini artırır; bunu kavramalıyız artık!

                                                                                                         02 Temmuz 2024

                                                                                               Trabzon

                                                                                    -Yarınlar Güzel Olacak-