Mondros’la alev alev yandı Ege. İzmir, Aydın, Manisa, Söke, Bursa işgal edildi. Yangın dalga dalga yayıldı Anadolu’ya. İstanbul ömründe görmediği bir mitingi yaşadı Sultanahmet’te. İnsanlar yağmur olup yağdılar meydana. Halide Hanım konuştu, yer yerinden oynadı. On binlerin yüreği umut doldu, ulusun umudu oldu. Ulus tek yürek oldu, tek umut oldu direndi, karşı koydu işgale, esarete, ihanete. Sonunda bağımsız oldu, özgür oldu.
Mustafa Kemal tüm yetkileri alarak Samsun’a gitti. Umudun bayrağını dalgalandırdı Anadolu’da. Gittiği her yere taşıdı bağımsızlık, özgürlük inancını, düşüncesini. Hiç durmadan anlattı, anlattı ve örgütledi emperyalizme karşı milletini; tek yumruk yaptı.
Padişah, Mustafa Kemal gibi düşünmüyordu. İşgali durdurmak ve önlemek için mücadele eden, bağımsızlık ve özgürlük bayrağını açan Mustafa Kemal’e karşı kendilerini ve sarayı korumak adına tüm “şer kuvvetleri” harekete geçirdi. Kuvayı Milliye’yi engelleyici ve durdurucu tavır ve davranış içine girdi. İşgalcilerle işbirliği yaptı.
İstanbul’a çağırdılar Paşa’yı. Gitmedi. Tüm yetkilerini kaldırdılar Paşa’nın. Yılmadı. İdam fermanını yazdılar. Paşa, o çok sevdiği üniformasını çıkardı, sırtından attı, halktan biri oldu, halkın içine girdi. Kazım Karabekir, “emrindeyim Paşam” dedi, her türlü güvenceyi verdi. Paşa çok sevdiği halkının gönlünde taht kurdu: O, Tırablus’tan, Bingazi’den gelen kahramandı; O, Çanakkale’de, Conkbayırı’nda, Anafartalar’da yenilmeyen, mucize denilecek başarılara imza atan, “size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum” diyen, azimli, kararlı, kolay kolay belleklerden silinmeyen bir komutandı.
Anadolu’da, “ya istiklal, ya ölüm” diyordu, ama köleliği “bir yaşam tarzı” olarak seçmiş “özgürlüğe, bağımsızlığa savaş açmış”, sultanlıkla, halifelikle köleliğin sürmesini isteyenlerin padişah ve İngiliz destekli isyanları vardı, çıkar hesapları vardı. Bağımsızlık ve özgürlük hareketine engel oluyor, ayak bağı oluyor, dikenli tel oluyor, işgal hareketini destekliyorlardı. İngilizlerle birlikte hareket eden padişah “bağımsızlık, özgürlük” düşmanlarını organize ediyor, para ve silah yardımında bulunarak Kuvayı Milliye üzerine sürüyordu.
19 Mayıs 1919’dan 9 Eylül 1919’a kadar otuz isyan çıkardılar. Mustafa Kemal ve arkadaşları İngilizlerle, Fıransızlarla, Yunanlarla, İtalyanlarla uğraşırken “Kurtuluş Savaşı’nı” engellemek için çalışan isyancılarla da mücadele etmek zorunda kalıyordu. Bir yanda dışarıdan gelen düşmanlar, diğer yanda işbirlikçi iç düşmanlar, her ikisi de özgürlük ve bağımsızlık mücadelesini kırmak, etkisiz kılmak isterken, kimileri de yazdıkları bildirileri Yunan uçaklarıyla dağıtarak halkın direniş gücünü, inancını yok etmeye çalışıyorlardı. Ankara’nın işi zordu. Yolları temizlemeden bağımsızlık ve özgürlük gelmeyecek, antiemperyalist mücadele sonuçlanmayacaktı. Ankara’da güneş doğmayacaktı.
İşgalle birlikte kurulan “Müdafaayı Hukuk Cemiyetleri” canla başla uğraşırlarken, İslam Teali Cemiyeti, Hürriyet ve İtilaf Fırkası, Kürdistan Teali Cemiyeti, İngiliz Muhipler Cemiyeti, Etnik-i Eterya, Mavri Mira, Pontus-Rum, Hınçak ve Taşnak cemiyetleri hem Anadolu’da, hem de Avrupa’da engelleyici, baltalayıcı çalışmalarını yürütüyor, isyanlara katılıyorlardı. Mustafa Kemal hareketine, “bir macera” denilebilecek küçümseyici düşüncelere varılmasını sağlıyorlardı. Dağılan Osmanlı ordusundan kaçan askerlerin ve yorgun milletin kafası karıştırılarak, inancı kırılarak Kuvayı Milliye katılmalarına engel olunuyordu. Padişah İngilizlerden aldığı destekle özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi veren Milli Güçlere karşı “Kuvayı İnzibatiye” ordusunu kuruyordu. Geyve Boğazını tutarak İstanbul’dan Ankara’ya destek için geçmek isteyenlerin, kaçırılan silah ve cephanelerin yolunu kesiyordu.
Anzavur Ahmet İstanbul hükümetince özel olarak desteklendi, isyan çıkardı. Yunun işgalinin durdurulmasını geciktirdi. Bu açıdan Anadolu isyanları arasında özel bir yeri vardır Anzavur isyanlarının.
“İstanbul’un ve padişahın emirlerini dinlemeyen Ankara’yı, biz de dinlemiyoruz. Ahali ve padişah nerede ise biz de oradayız” diyen kimi işbirlikçiler, halkın samimi dini duygularını sömürerek padişah ve İngilizlerden aldıkları güçle Düzcelileri kışkırtıyor, sonra Bolu, Hendek, Adapazarı ve Safranbolu isyana katılıyordu. Üzerlerine giden Milli Güçleri pusuya düşürerek subaylarını öldürdüler. Çerkez Ethem’in bastırdığı isyanın elebaşları yakalanarak idam edildi.
Afyon’da, Konya’da büyük ayaklanmalar oldu. Bastırıldı.
Mili Aşiret Ermeni, Fıransız ve İngiliz kışkırtmaları ve destekleriyle isyan etti. Siirt’ten Tunceli’ye kadar olan bölgeyi yönetimleri altına almak istiyorlardı. “Nasihat heyetleri” gönderildi, dinlemediler. Fıransız işgal bölgesinden aldıkları üç bin atlı ve bin kadar piyade ile Viranşehir’i de ele geçirdiler. Haberleşme ağlarını kestiler. Karakeçili Aşiretinin erkeklerini öldürdüler. Askerlerin, subayların mallarını yağmaladılar. 13. Kolordu ve 5. Tümen isyanı bastırdı; isyancılar Suriye’ye kaçtı.
Milli kuvvetler işgalcilerle boğuşurken de bir sürü isyanı bastırdı. Adlarını vermekle yetineceğim. Araştırır, öğrenirseniz adınıza sevinirim. Çünkü bu ülkede, çıkarı için “ihanet edecek o kadar çok insan var ki. Onları tanırsanız mutlu olurum, bu yazı o zaman amacına ulaşmış olur. Hangi isyanlar mı: “Bozkır İsyanı, Cemil Çeto olayı, Çerkez Ethem ve Kardeşleri İsyanı, Koçgiri ayaklanması, Pontus-Rum İsyanı, İkinci Yozgat İsyanı, Zile Ayaklanması, Demirci Efe İsyanı…”
Kula kulluktan ve kula kölelikten kurtulmak istemeyenler özgürlüğe, bağımsızlığa karşı, isyanlar çıkardılar; sömürenlerin yanında yer aldılar. Kula kulluk edenler, ülkeye ve millete ihanet ettiler
Sevgiyle, esenlikle kalınız…