İşsizlik ve geçim derdinin tavan yaptığı günümüzde, yapılacak yatırımlar konusunda ayrışmalar ve cepheleşmeler ortaya çıkmaktadır. Yatırımı destekleyenler ve bu yatırıma karşı olanlar arasındaki karşılıklı atışmalar, çoğunlukla siyasete malzeme olmakta ve doğal olarak da sonuçta iktidarın dediği olmaktadır.
Şiddetle yatırım ve proje bekleyen Trabzon insanı için Trabzon’a girecek her kuruş; iş, aş, maaş demektir. Hal böyle olunca “yatırım” sihirli bir sözcük haline dönüşmekte, kutsanmakta ve politikacılar için iyi bir hammadde haline gelmektedir.
Peki, olaya nasıl bakılmalıdır?
Öncelikle yapılacak yatırımın yaratacağı istihdamın boyutu önemlidir. Kaç çalışan anlamına gelmektedir? Buna bakılmalıdır.
Bu yönü ile bakıldığında Akyazı Spor Kompleksi ortanın altında bir yatırımdır. Yılın ne kadarında kaç ulusal ya da uluslararası spor turnuvası düzenlenecektir? Bu turnuvalardan gelecek kaynağın ne kadarı Trabzon’un yoksul kesimlerine istihdam yolu ile aktarılacaktır?
Maalesef yok denecek kadar azı. Yoksa Akyazı sadece müteahhitleri güldürecek bir yatırım olarak mı kalacaktır. Tonya’daki çimento fabrikası ne kadar eleman istihdam edecektir? 50 mi? 100 mü? Bunlar 700 TL asgari ücretin üzerinde bir ücret alacaklar mı? Yoksa çimento gibi toza dumana mı karışacaklar?
Şu HES’lerin bölgemizde yarattığı istihdamdan hiç haberiniz var mı? Acaba kaç ailenin evine HES parası giriyor? Ben hiç duymadım. Tam tersine insanlarımız elindekini de yitirmekte.
Güney Çevre Yolu ya da Kanuni Bulvarı, adları her neyse, kaç insanımıza iş kapısı olacak? Sahil Devlet Yolunun istihdama ne kadar katkısı olduysa, bu yollardan da o kadarını bekleyebilirsiniz.
Yeni üniversiteler, fakülteler hayalini pompalayan çevrelerin iyi bilmesi lazım ki; bir öğrenim döneminde dışarıdan ders vermek suretiyle yakından tanıma fırsatını bulduğum Avrasya üniversitesi, kurucu rektörüne bile 2 yılda güle güle demiştir. Siz bundan sonra kurulmasını beklediğiniz üniversitelerin temizlikçi, güvenlikçi ya da tesisatçısına hangi gözle bakacağını varın tahmin edin artık.
Devletin gururu KTÜ’ye bile devlet artık hiç sahip çıkmıyor bilesiniz. Farabi işçileri yaşayan örnek olarak hastanenin önünde umutla beklemeye devam ediyorlar, esas sorumlunun rektör değil de, iktidarın istihdam politikası olduğunu bilmeden. Taşeronluk sistemine bizi mahkûm eden acaba kim?
Yapılacak yatırım için bir diğer kriter ise bu yatırımın üretime sağlayacağı katkı düzeyi olmalıdır. Yani yatırımdan olan geri dönüş ne kadar olacaktır? Yatırım ile ortaya çıkacak olan üretimin getireceği kaynağın bölgenin ekonomisi üzerindeki iyileştirici etkisine bakılmalıdır.
Oto yollar, altyapı, sağlık gibi cari yatırımları bu değerlendirmenin dışında tutarak konuya bakacak olursak yine durum iç açıcı değildir.
Tonya çimentodan elde edilecek olan artı değerin bölgeye katkısı konusunda bir görüşünüz var mıdır? Ben düşünemiyorum. HES’lerden gelen paranın akıbeti nedir? Büyük ölçüde yabancıların eline geçmeye başladılar bile. Bırakın bölgemizi artık Türkiye için bile yararları yok. Üniversite öğrencileri artık para harcayamayacak kadar fakirleşmiş durumda.
Yatırımların çevre boyutunu konuşacak aşamaya henüz toplum olarak da halen gelemedik zaten. Bu ülkede halen, Avrupa’nın sınırları dışına çıkarmaya çalıştığı çimento üretimi için eczane gibi olacak diyen bakanlar var maalesef.
Düşünün ki; Tonya köylerinde devlet tarafından da desteklenen bir entegre et, süt, süt ürünleri yatırımı yapılacak ve insanlar buna karşı çıkacak, mümkün müdür? Buralarda üretilecek kaliteli, doğal ve organik ürünlerin dünya piyasalarına girecek standartlarda paketlendiğini ve ihraç edildiğini düşünün. Halen bütün dünyanın ihtiyaç duyduğu organik ve doğal gıda kaynağı bölgemizde ziyadesiyle var, yatırım yapmıyoruz.
Yarım kalan bir tersane yatırımına ne demeli? Kim karşı çıkabilir orada yapılacak modern ve özgün tekne üretimine? Bütün piyasa zorluklarına rağmen önemli olan unsur yeni ve farklı olanı yapabilmektir. Burada önemli olan devletin gerekli olan desteği sonuna kadar yapması ve proaktif rol almasıdır. Sürdürülebilir yatırım ancak bu şekilde olur.
Bölgenin tarihsel değerlerini ön plana çıkaracak ve koruma altına alacak yaklaşımların devamı olan turizm yatırımlarına karşı çıkan bir akıl olabilir mi? Doğa ile uyumlu konaklama tesislerinin, yüksek köylerdeki bir uluslararası gençlik kampının herkese yararı olur. Bölgenin değerlerini dışa açma yönündeki çevreci her yatırımın arkasında durmayan olmaz.
O halde esas ayrışma yatırıma karşı çıkmak ya da ya da destek olmak arasında değildir. Esas ayrışma; bölge insanının tamamına sürekli yarar sağlayan çevreyle dost yatırım ile sadece büyük sermaye sahiplerine kısa zamanda yarar sağlayan ve çevreyi bozan yatırım arasındadır.