Yadsınamaz gerçek odur ki; dünyada ve ülkemizde ve bizatihi Anadolu’nun her köşesinde muazzam hızda bir değişim ve dönüşüm yaşanmaktadır. Son derecede dinamik olan bu süreç ülkemizde dünyadakinden çok daha yüksek bir ivme taşımaktadır.

Zira dünyanın gelişmiş bölgelerinde teknolojik ve ekonomik sınırlar içerisinde kalan değişim ve dönüşüm, Türkiye’de bunlara ek olarak kültürel, sosyal ve siyasal boyutta da yaşanmaktadır. Bu gerçeği göz önüne almadan sadece geçmişteki tespitler ile geleceği şekillendirmeye çalışmak boş bir çabadan ibarettir.

O halde bakış açımız; geçmişten gelen birikimlerimizi bir anahtar olarak kullanmak ve geleceğin problemlerini çözmede yeni aygıtlar kullanmak olmalıdır. Ülkemizin birikim sahibi aydınlarının geçmişte üretmiş olduğu bütün fikir altyapısına saygı duyan bir bilim insanı olarak, toplumun ekonomik gelişmesi ve gönenci için mutlaka yenilikçi politikalara gerek olduğunu her düzlemde dile getirmekten başka çare olmadığına inanıyorum.

Ülkemizde bazı  hatalı politikaların sonucu olarak ortaya çıkan işsizlik, verimsizlik, enerjide dışa bağımlılık, pahalılık, tarım alanlarında daralma, yetersiz beslenme, niteliksiz sağlık hizmetleri, her kademedeki eğitimde nitelik düşüklüğü, gelir dağılımında dengesizlik, çevre kirliliği, çarpık kentleşme, eşitsizlik, bağımlı yargı ve adaletsiz adalet, dış ilişkilerde başarısızlık, hızla tükenen kamu varlıkları, cari açık, kırılgan bir ekonomik yapı, inanç sömürüsü gibi sorunlar, umutsuz ve çaresiz bir insan görünümünü yaratmıştır.

Türkiye’nin merkezden geliştirilecek olan ve kararlılıkla uygulanması gereken adil ve “yeni” politikalara ihtiyaç gösteren bu sorunlarının yanı sıra; kent yönetimlerinin, yeniden tanımlanmasını gerektiren sorunların çözümünde yeni stratejiler geliştirmekten başka yol yoktur. Kentlerde ucuz enerji, temiz su, barınma, alt yapı, çevre, kültürel koruma, ulaşım ve trafik gibi alanlarda yığınla sorun çözüm beklemektedir.

Ülkemizdeki mevcut kent yönetimlerinin büyük bir çoğunluğu, kentlerin değişimi ve dönüşümü konusunda yeterli fikir ve düşünce altyapısına sahip değildir. Oysaki modern dünyada kent yönetişimi konusunda çok iyi örneklerin olduğu görülmektedir. Kent yönetimlerinin; mali güç dışında, gerekli altyapıya sahip olmadan işbaşı yapmış olmalarında birçok faktörden bahsedilebilir. Bunların başında ülkemizdeki seçim sistemi, halkın beklentilerine vesayet koyma, inanç sömürüsü, kadercilik sömürüsü, bilim ve teknolojiyi dışlama refleksi, particilik gibi etkenler gelmektedir.

Günümüzde kent yönetişimi alanında artık yeni stratejiler ve yaklaşımlara gerek vardır. Bu kaçınılmazdır. Zira artık halkın beklentileri değişmektedir. Artan ulusal gelirden yoksul kesimlere aktarılan payın reel olarak her geçen gün azaldığı bu ülkede, kent yönetimlerine önemli görevler düşmektedir. Girişimci kent yönetimlerinin halkın yaşam kalitesini artırmada anahtar rol üstlenmesi mümkündür.

Yine Goethe’den bir alıntı ile tamamlayalım:

“Zeki insan değil, zekâ yönetir; akıllı insan değil akıl.”

 Yeni bir yazı kapsamında detaylı olarak ela alınacaktır.

- - - - -