Kaderimiz midir bilinmez ama yaşadığımız sürede hepimizin gözlemlediği bir gerçekten bahsedeceğiz. O da şu dur; her dönemin etkili kişileri ve de grupları vardır. Öne çıkarlar, siyaseti ve siyasetçiyi yönlendirmeye çalışırlar. Toplumun her kesimi ile ilişkileri olmakla birlikte siyasi yelpazenin güçlü konumunu takip ederler. Oralarda etki mekanizmaları oluştururlar. Kanaat önderi rolüne bürünürler. Bütün bu rolleri başarı ile yapmalarından dolayı toplumsal hafızada “yardım meleği” rolünü çok iyi yaparlar.
Topluma yönelik bu “göz boyama” hareketleri esasında onların amaçlarını elde etmek için kullandıkları sosyal bir maskedir. Bu maskenin arkasında, ticari faaliyetleri ve çıkar hesapları, servet büyütmeleri ve onu yarınlarda daha rahat kullanabilmek için değişik ülkelere “servet transferleri” vardır. Onlar için fikir, siyasi parti ve liderlerin önemi yoktur. Acımasız bir vantuz gibidirler. Etki alanında yaşamaya çalışan kimsenin gözünün yaşına bakmazlar. Tapındıkları güçlerin istek ve emirlerine bir bukalemundan daha maharetli olarak uyarlar. Bu süreç içerisinde onların gerçek kimliklerini tanıyabilmek mümkün olmaz. Onlarında gücü zaten bu tanınamamazlıktır.
Demokratik gelişimini henüz yeterince tamamlayamamış ve birbiri ile boğuşmayı “demokrasi kültürü” olarak algılayan bizim gibi ülkelerde bu tip insan ve grupların tahribatı yüksektir. Çünkü her adımda sizin istek ve niyetlerinizin hem okuyucusu ve hem de uygulayıcısı rolünü çok iyi yaparlar. Adeta Peygamberimizin belli bir zaman tanımakta zorluk çektiği “müşrikler” gibidirler. Bir bakarsınız yapılan her hizmeti görmemek için gözlerine siyah gözlük takarlar, bir bakarsınız hayal arşivinden hâkim güçler adına refah pazarlaması yaparlar. Vatandaş ise bu kadar karmaşık tutum ve davranışları gereğince okuyamadığı için her defasında bu şarlatanların değirmenine su taşımaktan kendisini kurtaramaz.
Burada özellikle şunu ifade etmeliyim ki; sermayesi yüksek feraseti olan yüce milletimizin bütün meşru siyasi renklerinin mensupları bu grup, niyet ve kişilere yapılarında yer vermemeleri gerekir. Bu bukalemunların orta ve alt seviyede de temsilcileri vardı. Oturma sohbetlerinize gelir, aranıza mensup gibi katılır, samimiyet telkin eder, niyet ve görüşlerinizi hafızasına kaydedip efendilerine aktarırlar. Bu ilginç ama etkili bir yöntemdir. Yukarıda ki menfaat vampirleri aldıkları bu bilgileri bir pusula olarak kullanır ve yönünü kolayca tespit ederler. Akademik çalışmaya, onlarca makale ve kitap okumalarına gerek kalmaz.
Siyasal iklimin değişeceğini çok önceden bu yöntemle öğrenen bu menfaat vampirleri, yeni gelişmelere herkesler den önce yelken açar ve muhtemel değişimlerde de köşe başlarında yine onlar olur. Bilinen ancak engellenemeyen bu maskaralığa milletçe dur demeden, hakkaniyeti ve adaleti tecelli ettiremeyip, işi ehline emanet edemeyiz. Yani Allah’ın buyruğuna uygun tutum ve davranışlar içerisinde olamayız. Her dönemde malı bu riyakâr kaymak tabakası getirir, bizde onların bizden olduklarını zanneder, kendimiz kuru ekmeğe talim ederken, onların sefa sürmesine zemin hazırlarız. Sonra da dönüp sorumlu ararız! Şu lider, şu parti, şu anlayış diye! Bir türlü malı götürenleri görmek, bilmek engellemek isteğinde olmayız. Onların partisi, olmaz, sadakati olmaz, samimiyeti olmaz!
Biz değişmedikçe bizi değiştirmeyeceğini buyuran ilahi emrin isteklerine ram olmadan bu aldatmaca bataklığından kurtulmamız mümkün değildir. Yani sebepte biziz, sonuçta biziz!