Önemli kurum ve kuruluşlarının terör saldırılarına karşı korunmasını aslında devletimiz çok iyi bilmektedir. Ancak bazı beklenmedik olayların meydana gelmesinde etkili olan, kurumsal ya da stratejik hatalar, insanımızı oldukça kaygılandırmaktadır.

Günümüzde terör tehditleri, devletlerin ve toplumların güvenliğini tehdit etmeye devam ediyor. Bu bağlamda, ülkemizde önemli kurum ve kuruluşların terör saldırılarından korunması, ulusal güvenliğin en öncelikli konularından biri olduğunu son Ankara TUSAŞ saldırısı bizlere göstermiştir.

Kaldı ki Türkiye yaklaşık yarım asırdır teröre karşı verdiği destansı mücadele ile bu konuda hayli tecrübesi olan dünyanın ender ülkelerinden biridir, Buna rağmen meydana gelen beklenmedik olaylar Türkiye’nin yeniden önemli kurumlarını koruma stratejisini acilen revize etmesi gerektiğini zorunlu hale getirmektedir.

Tehditler karşısında bu konuda alınması gereken önlemleri değerlendirecek olursak;

1. Güvenlik Analizi: İlk adım, risklerin belirlenmesidir. Önemli kurum ve kuruluşlar, potansiyel tehditleri belirlemek için düzenli güvenlik analizleri yapmalıdır. Bu analizler, zayıf noktaları ve alınması gereken önlemleri ortaya çıkaracaktır.

2. Erişim Kontrolü: Binalara giriş ve çıkışlar, sıkı bir şekilde kontrol edilmelidir. Kartlı geçiş sistemleri, biyometrik tarayıcılar ve metal dedektörleri gibi teknolojiler kullanılabilir.

3. Güvenlik Personeli: Eğitimli güvenlik personeli, olası tehditlere hızlı ve etkili bir şekilde yanıt verebilmelidir. Personel, düzenli olarak terörle mücadele eğitimi almalı ve mutlaka yeterli sayıda olmalıdır.

4. Fiziksel Güvenlik Önlemleri:

Binaların etrafındaki barikatlar, güvenlik kameraları ve acil durum alarm sistemleri gibi fiziksel önlemler, caydırıcılığı artırabilir.

5. Siber Güvenlik: Modern terör tehditleri sadece fiziksel değil, aynı zamanda dijital ortamlarda da gerçekleşebiliyor. Bu nedenle, kurumların siber güvenlik altyapıları güçlendirilmelidir. Güvenlik duvarları, antivirüs programları ve düzenli siber güvenlik denetimleri, siber saldırılara karşı korunmada önemlidir.

6. Acil Durum Planları:

Olası bir saldırı durumunda ne yapılacağını bilmek hayati öneme sahiptir. Kurumlar, acil durumlar için detaylı eylem planları oluşturmalı ve personeline düzenli tatbikatlarla bu planları öğretmelidir.

7. Halkla İlişkiler:

Bir saldırı durumunda, kamuoyunu doğru bilgilendirmek ve panik ortamını önlemek için etkili bir halkla ilişkiler stratejisi uygulanmalıdır. Meydana gelen olayın vahametine bakarak, kamuoyunu daha da çok meraklandıracak olan “erişim yasağı” gibi yaklaşımların tercih edilmesi, toplumsal gerginliği daha da arttırmakta olduğu için bundan kaçınılmalıdır, Bilginin doğru ve hızlı bir şekilde yayılması, kontrolü elden bırakmamak adına kritiktir.

Bu önlemlerin bütünsel bir yaklaşımla uygulanması, önemli kurum ve kuruluşların terör saldırılarına karşı daha dirençli olmasını sağlayacaktır. Günümüz dünyasında, proaktif güvenlik önlemleri almak, olası tehditleri en aza indirgemenin anahtarıdır.

Ankara’nın göbeğinde, TUSAŞ’a yapılan alçak saldırı sonucunda, düşmanın, hangi zaaf ve eksikliklerimizden yararlandığını, yukarıdaki tespitler doğrultusunda değerlendirerek, acilen bütün önemli kurum ve kuruluşlarımızı profesyonel koruma kalkanı altına almalıyız,

TUSAŞ gibi hayati bir önemde olan göz bebeği bir kurumumuzu, kamuoyunda algılandığı şekliyle; bir güvenlik görevlisi elemanının belindeki, içinde kaç mermisi olduğu bilinmeyen tabancasının yeterliliğine terk edemeyiz! Bu bir ulusal güvenlik meselesi olarak görülüp, tedbirler de bu boyutta alınıp, uygulanmalıdır. Kandildeki hainleri, her hafta “adrese teslim paketleyebilen”  istihbarat kuruluşlarımızın, Ankara’nın göbeğindeki bu menfur olayı haber alamamış olması, bu kurumların detaylı bir sınavdan geçirilmesini de gündeme getirmelidir.

Unutmayalım ki; su uyur, terör uyumaz!