Vakfıkebir Devlet Hastanesi, açıldığından bu yana Çarşıbaşı’nın, Tonya’nın, İskenderli’nin, Şalpazarı’nın, Yeşilköy’ün, Oğuz’un, Beşikdüzü’nün, zaman zaman da Eynesil’in oluşturduğu geniş bir bölgeye hizmet vermektedir. Siyasetin yarattığı kimi tasarruflardan ötürü, bazı hizmetler aksamakta, hasta yoğunluğundan ötürü, hastane personelinin tüm çabaları yetersiz kalmakta; siyasi yönetim ihtiyaca cevap vermemekte; “bir günlüğüne gelen doktorların gücü” ihtiyacı karşılayamamaktadır.

Özellikle tek elden dağıtılan randevu ve sıra, devlet-üniversite hastanelerinden alınamıyor; “yok”a bağlanıyor; sanki randevu vermemekle “özel hastanelere gidin dercesine” hizmet veriyor; bu yüzden devlette muayene, ameliyat çok zor görünüyor; MR, tomografi, ultrason… görüntülü çekimler de çok daha uzun zamanlara aktarılıyor. Ödenen ekstra paralarla tarih öne çekilebiliyor. Parası olanlar için özel sağlık kuruluşlarında hiç sorun yaşanmıyor. Parayı bastıran sağlığını satın alabiliyor.

Pazartesi, Vakfıkebir’in pazarı olduğu için vatandaş, alışveriş işleriyle sağlık sorununu, hastane, doktor, tahlil, tansiyon ve ilacını aynı güne sıkıştırıyor. Zaman onun için çok önemlidir. Köyden kasabaya gidip gelmek kolay değildir. En az bir günü harcanacaktır. Pazartesi bitirmelidir tüm işlerini. Bu yüzden o gün çok kalabalık oluyor hastane. Her polikliniğin önü oğul atmış arı gibi yoğunlaşıyor, koridorlarda yürümek olanaksızlaşıyor.

Yıllarca bu bölgeye hizmet vermiş kardiyoloji doktoru Trabzon’da görevlendirildiği için ancak haftada bir gün -Çarşamba- Vakfıkebir Devlet Hastanesi’ne gelebiliyor. Başka kalp uzmanı da atanmıyor. Doktor kısıtlı zaman içerisinde ancak ilaç yazabiliyor, rapor verebiliyor, verdiği tahlillerin ve gırafiklerin sonuçlarını değerlendirip önerilerde bulunabiliyor. Muayeneye ve hastaya müdahale etmeye zamanı kalmıyor. Hasta yoğunluğu o kadar çok ki, başını kaşıyacak vakit bulamıyor. Doktor, odasında eziyet çekerken, hastalar da dışarıda, sırasını beklerken eziyet çekiyor… Bu uygulama tıbbi yönden ne kadar başarılıdır bilmiyorum, bildiğim bir şey varsa doktorun bu kadar yoğun hastaya işkence çekercesine hizmet verdiği, hastaların da aynı çileyi çekerek hizmet aldığıdır. Randevu sistemi, hesapta halka insanca hizmet vermek için getirilmişti. Gelin görün ki sistem, hizmet verenlere de, alanlara da işkence çektiriyor.

Koridorda gürültü, uğultu doktorun çalışmasını aksatınca kapıya çıktı. Hastaları birbirlerinin hakkına ve sırasına saygılı olmaya davet etti. “98 hastaya sıra verildi. Sırası olmayanlar beklemesin. Aradan girmeye çalışanlara hizmet verilmeyecektir. Boşuna kalabalık oluşturmasınlar.” Bilgisayar ve telefonla e-devlet üzerinden randevu almak bir beceri sanatı. Alamayanlar sabahın köründe hastanenin kapısına dayanarak kuyruğa giriyor ve sıra alıyorlar. Alamayanlar, araya bildik-tanıdıkları koyarak işlerini yürütmeye çalışıyorlar. Her durumda da yoğunluk artıyor. Hastanenin sistemi içine giremeyenler “aradan hallederim” düşüncesiyle bekliyorlar. Zaman ilerledikçe sinirler geriliyor, yakışıksız söz ve davranışlar seslerin yükselmesine neden oluyor; kapının üstündeki ekran görmezden geliniyor.

Bakanlık, bölgesel hastanelerin hizmetini aksatmadan yürütmesi için her türlü önlemi almak zorundadır. Yerine doktor göndermeden, hiçbir doktorun atamasını yapmamalıdır. “Sağlık her şeyin başı” ise, bakanlık da bu ilkeye göre hareket etmelidir. Doktorların yerini değiştirerek halkın sağlığını riske etmemelidir.

Özellikle kalp kırizlerinde saniyelerin önemi düşünülürse, Vakfıkebir Devlet Hastanesi’nin sürekli olarak görevi başında bulunan bir kardiyoloğa ihtiyacı var. Siyaset nasıl olur da bu sorunu çözmez? En yakın hastane Akçaabat’ta ya da Tırabzon’da. Gidene, müdahale edilene kadar kim öle, kim kala değil mi? Siyasetin kendilerini savunmak için “kader pılanı, takdiri ilahi” gibi bir sığınakları var değil mi? Oysa hastalığın biçimine göre uzman doktorun eli altında bulunan araç-gereçleriyle kalbe uygulayacağı tedavi yöntemleri, anjiyo, anjiyoplasti, balon, sitent, baypas, pil, ilaçlar… Kesinlikle can kurtarıyor. Doktor olmadığında bunların hiçbiri yapılmayacak ve hastanın işi Tanrı’ya kalacak.

Siyaset, Vakfıkebir Devlet Hastanesi’nin araç-gereç eksikliklerini, teknik eleman, sağlıkçı, doktor açıklarını bir an önce gidermeli, Büyük Liman Havzasına “tam teşekküllü hastane” sıtatüsü ile hizmet vermesini sağlamalıdır. Bölge insanı “anasının ak sütü” gibi bu hizmeti hak etmektedir. Doktorlara “giderlerse gitsinler” diyerek doktor açığından söz edenleri duymak istemiyorum. İnsan kolay yetişmiyor. Yetişenlerin değerini bilmek, sahip çıkmak ve onları korumak gerekir.

Biz oy istemiyoruz, para, pul, makam istemiyoruz. Biz, hastanemize kardiyolog atanarak, boş doktor kadrolarının doldurulmasını istiyoruz. Gelen hastaların, doktorlarıyla buluşmasını istiyoruz. Tedavi olmasını, sağlığına kavuşmasını istiyoruz.

NOT: Kimi ilaçları Aile Sağlığı hekimlerine değil de uzmanlara yazdırmak, hastanenin ve doktorların yükünü ziyadesiyle artırmaktadır. Aile hekimi yazsa yük en az % 30 azalacaktır.

Sevgiyle, esenlikle kalınız…