Gücü yetsin ya da yetmesin bütün aileler ve tabii bütün ülke kıpır kıpır olurdu bayram arifelerinde. Haftalar öncesinden başlanırdı hazırlıklara; öyle ya bayram, ülkeyi kucaklamak için yola çıkınca Müslümanlara gereğini yapmak düşerdi.
Ekonomik durumu uygun olanlar kurbanlıklarını çok önceden ayarlarlardı. Kurban kesemeyecek durumda olanlarsa paylarına düşecek olanların geleceğinden emin bir şekilde coşkuyla beklerlerdi bayramı.
Bayram buluşmaları planlanır; yemek ve tatlı hazırlıkları her ocağı tüttürürdü.
Aile büyükleri kendilerinin buluşma merkezi olacağını bilir, ona göre harçlıklarını hazırlarlardı.
Kıyafetler temizlenir, ütülenir, mümkünse yenilenirdi.
Ev temizliği ise hazırlıkların en önemlisiydi şüphesiz. Silme bezlerinin Arap sabunuyla buluşması sağlanır ve böylece, temizlik kokusu adeta bir bayram kokusuna dönüşürdü. Zira evler henüz çamaşır suyu ve deterjan istilasına uğramamıştı.
Anlamına ve maneviyatına uygun olsun diye elbirliği ile ve özenle yapılan hazırlıklar, bayram sabahı tekbirlerle coşkuya dönüşürdü.
Kurbanlar, el öpmeler, kucaklaşmalar, paylaşımlar, aile ve mezar ziyaretleri ve bütün bunlara eşlik eden ikramlar, gerçek bir bayram coşkusu yaratırdı.
Ve tabi küskünlerin barıştırılması; öyle ya bayram, barış demek değil miydi?
Bayram öncesinde ve sırasında iyice yoğunlaşan iyilik girişimleri, yüzleri gülümsetir bayramın tadını unutulmaz kılardı.
O dönemlerde zaten iyilik; iyilik olsun diye değil, yapılması gereken bir görev olarak görülür ve uygulama mahremiyetine önem verilirdi. Aslında asıl hünerin iyilik yapmakta değil, kötülükle mücadele etmek olduğuna inanılırdı hâlâ.
Kimse kimsenin ayıbıyla eksiğiyle uğraşmazdı.
Yani bayram yeriydi her yer ve bayramdı bütün gönüller.
Aradan yıllar geçti, ufuktan yeni ve tanıdık olmadığımız bayramlar doğdu.
Şimdi bambaşka bir bayram havası esiyor, 21. yüzyılın semalarından.
Evet, şimdi de bayramlardan haftalar önce hazırlıklar yapılıyor. Bayram günlerinin önü ya da arkası veya her ikisi de bayram tatili ile birleştirilip 9/10 günlük süre oluşturulup tatil hazırlıkları çok önceden planlanıyor. Aile büyüklerinin el öpme ve kucaklaşma beklentileri başka bayramlara havale ediliyor.
Bayram kucaklaşmaları, kıyafetleri, harçlıkları, ziyaretleri, paylaşımları, gülümseyen yüzleri ne yazık ki tarih oldu artık.
Evet, neredeyse hepimiz sanal bayramlaşma yöntemlerine sığınır olduk. Toplu bayramlaşma iletileri, sosyal medya ağlarının ruhsuz emojileri, neredeyse tamamımızı klavye bayramlaşmasına dahil etti.
Ekonomik sebeplerden ya da başka sebeplerden dolayı kurban kesimi miktarında da bir azalma olduğu görülüyor. Kesilen kurbanlar da ihtiyaç sahiplerinin tencerelerinden çok kurban sahibinin dondurucularını dolduruyor artık.
Şimdilerde iyilikler de büyük törenlerle yapılır oldu. Hatta iyilikleri başa kakma tavırları da sıradanlaştı. Kusur aramak mı dediniz? Birbirimizin peşinde, birbirimizin ayıbını afişe etme derdindeyiz. Bayramlık duygularımız bile bunu engelleyebilecek güçte değil.
Kavurma bayramı, tatil bayramı, alışveriş bayramı, iletişim operatörlerini coşturma bayramı daha neler neler.
Bu tanımlamalardan hangisi, hangi kutlama yöntemi kadim bayramlarımızın ruhuna uygun düşüyor, ne dersiniz?
En kıymetli değerimiz bayramlarımız heba olmasın.
Bayramlarımız bayram olsun.