Kaldırım, Türkçe sözlükte: “Sokak ve caddelerin iki yanında, yayaların yürümesi için yapılan hafif yüksekçe yol, yaya kaldırımı” olarak tanımlanır.

Buradan baktığınızda kaldırımların kaldırılması gerektiğini hemen fark edeceksiniz zaten. Evet birçok yerde sokak ve caddelerin iki yanında hafifçe yüksek bir yol var ama oraların yayalara ait olduğunu söylemek Türkiye gerçekleriyle çelişiyor ne yazık ki.

Zira ortada yayalara aitmiş gibi görünen ve aslında kimlere ait olduğu belli olmayan bu alanlar, son dönemde ciddi anlamda sorun olmaya başladılar. Yaya trafiği dışında çok değişik amaçlarla kullanılan bu alanlar yaşanan sahiplenme kargaşasından yorgun düştüler.

Şöyle bir hatırlayalım isterseniz, kaldırımlar:

·         Araç park alanı olarak kullanılıyorlar haliyle dar ve yetersiz geliyorlar o halde ya iki üç araç park edebilecek kadar genişletilmeli ya da kaldırılmalı.

·         Zaman zaman küçük araçların kullanımı içinde devre alınıyorlar ama yetmiyorlar, o halde…

·         Motor ve bisiklet trafiğine bu yoğunlukta olabildiğince hizmet veriyor ama bir türlü yetemiyorlar, e o halde…

·         Dilencilere, gaspçılara, çetelere hizmet veriyorlar ama dar geliyorlar, o halde…

·         Çöp kutularına, çöp poşetlerine, tükürüklerimize, izmaritlerimize ve her türlü pisliğimize ev sahipliği yapıyorlar ama yetemiyorlar eee o halde…

·         Belediyeler tarafından sürekli yenilenmelerine rağmen, yeniden ihale edilip tasarruf politikalarının delinmelerine yol açıyorlar, e o halde…

·         Renkten renge, şekilden şekle, kalıptan kalıba sokuluyorlar, sökülüp takılıyorlar, sökülüp takılıyorlar ama her nedense bir türlü istenilen gibi olamıyorlar, e o halde…

·         Bir türlü ne kışa ne yaza ne de yaya uyumlu üretilemiyorlar, o halde…

·         Yapım hatasından dolayı onlarca insanın düşüp yaralanmasına yol açmaları da cabası, o halde…

·         Hilkat garibesi gibi tam ortalarına dikilen elektrik direklerinden ve reklam panolarından kurtulmanın en kestirme yolu, kaldırılmaları…

Böyle onlarca sebep sayılabilir.

Bu alanların sahibi olduğu iddia edilen yayalar, bu sahiplikten oldukça rahatsızlar. Kaldırımlar kalksın, bizde buralar size ait, niye beğenmiyorsunuz siteminden kurtulalım.

Şimdilerde kaldırımlar ne ıstırap çekenlerin annesi ne de içimizde yaşayan bir insandır.

Kaldırımlar artık argoya teslim olmuş bir lisandır. Dolayısıyla ne dilinden anlayan şairi ne de hikayesini yazacak yazarı bulunabilir.

Ne kültürünü ne estetiğini önemsedik. Ne Tarihi kaldırımlar bıraktık ne de Arnavut kaldırımlar, hepsiyle vedalaştık. Yeni tutkumuz, sürekli yenilenen yenilendikçe yenilenmek isteyen kaldırımlar.

Şimdi eğri oturup doğru konuşalım bunca masrafa ve karmaşaya gerek var mı?

Gerek var mı araç trafiğini daraltmaya?

Zaten kurallarına uyacak duyarlı insan sayısı çok azaldığına göre, gelin “Kaldırımları kaldıralım”

Üzülürse Necip Fazıl üzülür, susarsa Demet Sağıroğlu’nun şarkısı susar.

Ne olacak kaldırım çiğnemeyiz artık. Çok çok kaldırım mühendisimiz de olmaz. Kaldırım kabadayıları yerlerini çetelere çoktan bıraktı zaten. Kaldırım olmayacağına göre kaldırımdan da düşülmeyecek zaten.

Ve son tahlilde çok mu “Ölse kaldırımların kara sevdalı eşi…”?

O halde kaldıralım kaldırımları.