İbrahim Hacıosmanoğlu iki buçuk yıllık idari döneminde kulübü beceriksiz ve savruk yönetmesi neticesinde bugün Trabzonspor koskoca bir enkaz haline dönüşüverdi. İbrahim Hacıosmanoğlu başkanlık elden gitmesin diye kulübün kasasını gereksiz harcamalarla boşaltı da boşalttı.
Her ne kadar boşaltsa da boşaltısın delegeler doğruyu görerek Hacıosmanoğlu’na yol verdi.
İbrahim Bey’in kendi gitti borçları kaldı yadigâr. Yeni yönetim göreve geldiğinden bu yana kulübün hesapları ve açıkları irdelendiğinde Trabzonspor’un geleceği kulübün büyük bir tehdit ile karşı karşıya kalındığı ortaya çıktı.
Başkan Muharrem Usta, yerli futbolculardan bu seneyi fedakârlık yılı olarak görmelerini isteyen ilk hamlesini yaptı.
Tabi haklı olarak da tepki aldı.
Kaptan Onur “Zaten 8 aydır para aldığımız yok. Daha ne kadar fedakâr olacağız? Bizden esirgediğiniz parayı Lucescu’ya mı vereceksiniz?” diyerek Usta’nın teklifini geri çevirdi. Trabzonspor, bugün gelmiş olduğu noktada, çözüm olarak sadece yerli futbolculardan maddi özveri beklemek, insafsız ve yetersiz projedir.
Herkes az çok İbrahim Hacıosmanoğlu’nun kulübü nasıl bir borç bataklığına sürüklediğini biliyordu. Yani, demem o ki terleyeceğinizi bilerek horona girdiniz. Çabalamak, farklı çözüm yolları üretmek yerine sadece birilerinden, sözleşmesinde yer alan paradan feda beklemek ancak hayalciliktir.
Bu kamyon uçuruma sürüklenirken, direksiyondaki Hacıosmanoğlu konusunda, zamanında insanları uyarmış, şehrin ve Trabzonspor sevdalılarının bir an evvel seferberlik ilan edip kulübe sahip çıkmalarını ve bu kötü gidişata dur demelerini ümit etmiştik. Lakin beyhude beklemiştik.
Usta ve ekibi Trabzonspor’a “Ustalık” günlerini yaşatacağı sözünü verdiğinde, bizim tasavvur ettiğimiz “para almayın, olsun bitsin” tarzında bir yaklaşım değildi. Biz Muharrem Usta’dan adına yakışır şekilde büyük adımlar, projeler ve kesin çözümler bekliyoruz. Trabzonspor’un bugün içinde bulunduğu ahval sadece üç-beş futbolcunun fedasıyla düzelecek kadar basit değil.
Bu kulüp batma noktasında beyler!
Ayağa kalkacaksak eski başkanlarından yöneticilerine, futbolcularından taraftarlarına, basınından iş adamına kadar herkes elini taşın altına koyup özveride bulunmalı.
Seferberlikse, bunda herkesin payı olmalı.
Trabzonluyuz, Trabzonsporluyuz diye caka satan iş adamları yeni stattan localarını tutmalı.. Taraftar formasını ve kombinesini almalıdır.
Herkesin kulüp için yapmış olduğu fedakârlıkları gören futbolcular da gerekeni zaten yerine getirecektir.
Kaptan Onur’a ise bir Trabzonsporlu olarak iki çift lafım var..
Bu şehir, bu kulüp, bu insanlar seni takıma geldiğin ilk günden beri seviyor, sahipleniyor. Kulübün sana yeterli değeri verip maddi ve statü açısından seni tatmin ediyor.
Ekonomik olarak dünyadaki kaleciler arasında üst çıtadan bir rakam alıyorsun, gözümüz de yok!.
Bugüne kadar tribüne yönelik gerçekleştirdiğin şovların hiç birini samimi bulmadım.
Takımı bir kaptan olarak gerçekten sahiplendiğini düşünmüyorum.
İki yıla yakın forma giymediğinde bile bu kulüp sana paranı tıkır tıkır ödedi.
Kendini hep kulübün ve arkadaşlarının üzerinde gördün.
Zaman zaman Trabzonspor’un üstüne çıkmaya çalıştın.
Hep nabza göre şerbet verdin.
Hiç geri vitesin olmadı..
Durumu idare edemedin..
İbrahim Hacıosmanoğlu’nun gidişinden sonra yapacağı en doğru ikinci hamle seni bu takımdan göndermek olacaktı.
Ama nasip değilmiş..
Sen sen ol bundan böyle geçmişine koca bir sünger çek Onur!..
Takımın abisi ol.
Trabzonspor için gurur duyulan sembol futbolculardan ol. Bugünkü müşkül durumda, kaptan olarak olaya müdahil ol!
İnsanlar sana fedakârlık teklif etmesin! Sen takım arkadaşlarını “bir tuğla da bizden” seferber ederek fedakârlık yap.
Yeni yapılanmanın ilk tuğlasını sen koy!
Bunun geri dönüşümü sana misliyle olur!
İnan!