Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’de eğitim fakültelerinden mezun olanların sayısıyla ilgili yapılan bir çalışma KPSS’de öğretmenlik için ne kadar büyük bir rekabet olduğunu bir kez daha ortaya koydu.

Yapılan çalışmaya göre Türkiye’deki 75 eğitim fakültesinde 280 bin öğrenci eğitim görüyor. Yani önümüzdeki dört yıl içinde 280 bin öğrenci “öğretmen” unvanıyla bu fakültelerden mezun olacak. Son yıllarda açılan yeni üniversitelere de eğitim fakültesi açılması karmaşayı büyütüyor. Birkaç yıl önce sayısı 40’ı geçmeyen eğitim fakülteleri yeterince mezun veriyor ve bu sayede öğretmenlik bölümlerinden mezun olanlarla istihdam arasında bir denge kuruluyordu. Ancak son yıllarda öğrenci sayısının artmasıyla birlikte büyük bir rekabet ve gelecekte işsiz kalması muhtemel pek çok öğrenci olmaya başladı.

Tek sıkıntı eğitim fakülteleri değil eğitim fakültesi dışında mezun olunan bölümlere de formasyon hakkının tanınarak rekabetin daha da kızıştırılması. Eğitim fakültelerinin yanı sıra fen edebiyat fakültelerine, BESYO’lara ve ilahiyat fakültelerine de formasyon hakkının tanınmasıyla potansiyel öğretmen adayı sayısı 1 milyona yaklaştı!

Her yıl mezun olan öğrencilerden 40 bini iş bulamıyor. Her yıl bu sayı katlanarak büyüyor. Şu anda Türkiye’de atanmayan öğretmen sayısı yaklaşık 600 bin. Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki kadro açığı da 150 bin. Yani bütün öğretmenler işe alınsa dahi yine de açıkta kalacak 450 bine yakın öğretmen adayı var. Hadi diyelim bunların, taş çatlasa 50 bini,  emekli olan öğretmenlerin yerine veya özel okullarda iş bulsun. Geriye kalan 400 bin öğretmenle sürekli gelen mezunları nereye yerleştireceğiz? Bütün atanmayanları yerleştirsek bile her yıl zaten 80 bine yakın mezun veriliyor ve bu mezunların bir şekilde işe yerleşmeleri gerekiyor. Yerleşemedikleri için de okudukları alanın çok dışında işlerle meşgul oluyorlar. Bu işe devletin “dur” demesi lazım gelmez mi?

Bir öğretmen düşünün ki; elinde çorap demeti parkları gezip, müşteri arıyor, bayan öğretmenlerimizi düşünün k; bir lokantada çalışıyor ya da AVM’de kasiyerlik yapıyor! Bay-bayan öğretmenlerimizi düşünün ki, kuryelik yapıyor, cüssesinden büyük motosiklet kaskını kafasına geçirerek, sokak bir sokak geziyor! Çalışmanın ayıbı olmaz ama öğretmeni bu şekilde çalışmaya mecbur bırakmak, medeni bir ülkenin yöneticilerine asla yakışmaz! Bu ancak geri kalmış Ortadoğu ülkelerinde mazur görülebilecek bir olaydır. İnanılır gibi değil! Bizim ruh dünyamızın mimarları olan öğretmenlerimizin durumu asla bu olmamalıdır. Kimi boyacı kimi sıvacı, kimi seyyar satıcı ama aklı hep mesleğinde. Ben kendimce bir çözüm yolu buldum.

Eski adıyla bütün köy ilkokullarını açıyorum. Baharda ormanların kuş cıvıltıları ile dolup taştığı gibi köylerimizin de minik yavrularımızın sesleri ile çınlamasını hayal ediyorum. Ataması yapılmayıp, “atanamamaktan emekli olan” binlerce öğretmenimiz dâhil 600 bin öğretmenimizi, taşören işçilerin kadroya alınması gibi valiliklerin emrine veriyorum. Burası öğretmen havuzu olarak görev yapacak ve her öğretmen, ihtiyacı olan okulda görevlendirilene kadar makul bir ücretten maaşını alarak, sigortalı olarak bu havuzda bekleyecek. Böylece yıllarca kangren haline gelmiş olan “atanmayan öğretmenler” problemini çözüyorum.

 Bütün öğretmenlerimizin birer demet çiçek alıp bana doğru koştuğunu görür gibiyim. Hayal bile olsa bu bana yetiyor.

Şimdi bir ironi olarak Sayın Kılıçdaroğlu’ndan, bir öğretmen olarak rica ediyorum. “Hükümetten bir şekilde rol kapmakta olsa”  öyle ya, her dediği hükümet tarafından aynen değerlendiriliyor ve yerine getiriliyor. Sadece ve lütfen şöyle demesini istiyor ve bekliyorum. Kendi adıma değil, 600 bin öğretmen adına; “Biz iktidara geldiğimiz ilk ayda atanmayan bütün öğretmenlerimizin atamasını yapacağız” İşte bu kadar! 600 bin öğretmen, 5 milyon oy demektir. İktidar olmak için ya da iktidarda kalmak için hiçbir kimsenin görmemezlikten gelemeyeceği bir gerçektir bu. 600 bin öğretmen Kılıçdaroğlu’nun açıklamasını bekliyor! Bu açıklama gelirse, hükümet seçim öncesi bu atamaları yapar.

İşte size çözüm.

Hayırlı olsun sevgili öğretmenlerimiz!