Yeri gelmişken Türk tipi futbol oynama pratiğinin en temel düşünsel yanlışlarından birine neşter vurarak maçı yorumlamaya başlamak, maç algımızın karanlıkta kalan kimi önemli yerlerine ışık tutma imkanı sağlayabilir. Revaçta olan genel ve oldukça yaygın, egemen algıya göre, ''oyun'' değişken bir maç yapma formatıdır. Rakibe, deplasmana ve maçın önemine göre çok kökten kimi değişimlere uğrar.
Oysa bu algı hem vasat futbolun bütün dünyadaki algısı hem de yüz yıllık Türk futbolunun en büyük balon yalanlarından biridir. Bir futbol takımının bir oyunu olur ve bu oyun deplasmana, rakibe ve maçın önemine göre değişmez. Değişebilir olan, mevcut oyunun strateji ve taktik düşünceleridir. Esasında genel olarak strateji de değişmez, sadece taktik planlama kimi değişimleri içerebilir.
Bilindiği gibi bir oyunun iki boyutu var ve bu iki boyut oyun denilen yapılanmanın bütün içeriğini oluşturur. Ya top sizdedir ve ona göre yaratıcı bir planlama içindesiniz ya da top rakiptedir ve siz dinamik ve mücadeleci bir yapılanmaya ihtiyaç duyarsınız. Topun olduğu yer ile topun muhtemelen atılacağı yer; iki halde de size inanılmaz bir iş yükü yükler.
Topu kapmak ya da kapılmış topu oyuna sokmak öyle keyfi davranışlar değil. Her iki pratiğin de önceden kurgulanmış planların ürünü olmak gibi zorunlulukları var. Aksi takdirde futbol oyunu bir ilkokul bahçesinde öğrencilerin ortasına atılan ve öğrencilerin kendiliğinden katılım gösterdikleri bir de-facto oyun olurdu.
Bir oyun inşa etmek hiç kolay iş değil. O nedenle vasat teknik adamlar bir oyun inşa etmek yerine, rakibine göre oynamayı seçerler. Oyun yapıları üretmek yerine, gözlerini futbolcuların hünerli ayak bileklerine diker ve sık sık bireysel hata bahanesini ağızlarından düşürmezler.
Türkiye'nin en geniş ve en zengin profesyonel oyuncu havuzuna sahip olan Trabzon şehrinin, bir an önce şehrin kültürel özelliklerinden beslenen bir oyuna kavuşması en öncelikli ihtiyacıdır. İstanbul'u taklit etmeye hiç ihtiyacı yok bu şehrin. İstanbul sadece bir rakip, ilham alınacak, öykünecek bir futbol oyun özgünlüğüne sahip değil. İşin tuhaf yanı bu sezon İstanbul'da oyun olarak fark yaratan aktör de Trabzon'lu.
Antalyaspor maçı bir kez daha gösterdi ki, Trabzonspor yıllardır içini kemiren ve çürüten melez ve şahsiyetsiz oyun oynama biçimlerinden hemen bugün kurtulmalıdır. Çünkü bu anlayış Trabzonspor'un sadece geleneklerine ters değil, aynı zamanda köklerine de aykırıdır.
Eğer yeni Trabzonspor yönetimi; kurucu, inşacı ve yarışmacı bir teknik direktörü işbaşına getirmese, korkarım akibeti diğer başarısız yönetimlerden farklı olmaz. Trabzonspor'a, Trabzon'un kültürel değerlerini oyunun inşasına taşıyacak ve buradan özgün bir oyun yaratacak kalibrede bir teknik adama ihtiycı var.