Eğer futbol denilen oyunu oyuncular oynuyorsa, o zaman teknik direktörlere ne gerek var? Oyunun ofansif ve defansif yönlerine ilişkin kararları oyun içinde oyuncular büyük bir keyfiyetle alacaksa, teknik direktörlere neden çuvalla para ödenir? Oyunun ritmi, temposu ve genel olarak maçın taleplerini oyuncunun inisiyatifine bırakan bir teknik adam gerçek anlamda bir teknik adam mıdır? Sorular, sorular, sorular...
Necip ve Tosic’in, hiç ileri çıkmayarak, Beşiktaş oyununda yarattıkları derin boşluğu teknik direktör görüp değerlendirmeyecek de hangi oyuncu inisiyatif alıp, bu handikaptan yararlanacak? Beck ve Quaresma arasındaki büyük uyumsuzluktan istifade edecek olan sol kanat oyuncuları değildir kuşkusuz. Bu durumu görüp, kendi lehine çevirmesi gereken zat yine teknik direktörün kendisidir.
Özellikle ilk yarıda Beşiktaş’ın orta sahada hiç direnç gösteremediği o kadar açıktı ki bu durumu görmek için teknik irektör gözüne ihtiyaç yoktu. Ama Hami Mandıralı hem bu zaaftan hem de maç boyu Beşiktaş oyununun diğer zaaflarından yararlanmayı galiba aklının ucundan bile geçirmedi. Daha kötüsü, korkarım, bütün bunların farkına bile varamadı. Hami Mandıralı bu kadar ciddi teknik direktörlük yetersizliği gösterirken Şenol Güneş de bu maçta enaz Hami Mandıralı kadar ciddi acemilikler sergiledi. Eğer Necip ve Tosic oynattığınız oyunun karakterine bu kadar yabancı oyuncular ise, onları neden sahaya sürüyorsunuz? Hadi sürdünüz diyelim, onların bu eksikliklerini giderecek önlemleri de neden almadınız?
Eğer adınız Gomez ise ve Alman vatandaşıysanız ve üstelik Alman milli takımına göz dikmişseniz, kaleye 1 metre mesafedeki o topu ıskalamaya hakkınız yoktur. O ıskayı geçen oyuncuyu, kusura bakmayın ama, Alman milli takımına almazlar. Gomez’deki hamle arızaları sadece o pozisyonla sınırlı değildi; attığı kafa topunun dışında, topla buluştuğu bütün anlarda ikinci hamleyi yapaman topu hep rakibe kaptırdı.
Quaresma, Gomez’e kestiği muz orta dahil, Beşiktaş’ın boğazındaki kılçık olmaya devam ediyor. Bu düzeyde bir oyuncu bütün pas opsiyonlarını yoketmek ve binbir güçlükle kendisine ulaştırılan her topu rakibe ikram etmekle görevli sanki.
Sonuç olarak; Beşiktaş, teknik direktörsüz Trabzonspor’u ıkına-sıkına 2-0 yendi; bana kalırsa bu oyun yapı ve anlayışlarıyla, ne galip gerçek anlamda muzaffer, ne de malup mağdurdu.