Söze dair sözümüz var;

İlaç gibidir, fazlası da azıda zarardır.

Bilgenin ağzından çıkmışsa panzehir, cahilin ağzından çıkmışsa zehirdir.

Zemini bilgiyse, hasadı berekettir.

Tonu yumuşaksa etkiler gönlü, değilse tırmalar kulağı.

Yerinde dile gelirse ortam aydınlanır, yersiz sarfedilirse ortam kararır.

Tatlıysa su gibi akar gönüllere, acıysa diken sarar bedenlere.

Özü iyi niyetse varır hedefe, değilse kalır eşikte.

Kıymetliyse cennet yapar dünyayı, kıymetsizse çöpe varır muradı.

Çıkışı sevgi kaynaklıysa yaşatır, değilse öldürür.

Havalarda uçuşan “kılıçtan keskin” sözler nice savaşlara yol açarken, “ipekten yumuşak” sözler nice barışlara yol açmıştır.

Tarih tanıktır ki; milyonlarca insanın ölümünden ölçüsüz sözler sorumludur. Katılaşmış yürekler, sözleri ölüm makinelerine döndürmüş, dünyayı cehenneme çevirmişlerdir. Sevgi dolu yüreklerde ise sözler, barış mevsimine doğardı.

Sözün, barışa, sevgiye, sanata ve ölümsüzlüğe doğru yol alması gerekir ve bunun başarılması hiç de zor değildir. Böyle güzel sözlü bir insan olmak için mutlaka örgün bir eğitimden geçmek gerekmez. Söz ustası nice isimler, eğitimlerini kurumsal yapılardan değil, insani kaynaklardan beslenen duygu dünyalarının zenginliklerinden alırlar.

Biliriz ki bütün Peygamberler söz ustalarıdır, Allah’ın kelamlarını insanlığa aktaran söz ustaları. Söz değerlidir, değerliyse sözdür.

***

İnsanoğlu; sözünün eri mi olmalı, sözü mü er olmalı? Sanırım bu noktada kabul gören değerlendirme “sözünün eri olmak” olacaktır.

Sözünün eri olan bazıları, nice toplumsal ya da kişisel çatışmalara yol aşmış, sözlerinin arkasından sergiledikleri sözde yiğitlik nice insanın dünyasını karartmıştır.

Ancak; doğru söz, ölçülü söz, bilge söz, yumuşak ve sevgi dolu söz, ki bu tür söz “er söz” olarak tanımlanır. Buradan bakılınca “sözünün eri mi, sözü er mi” bir kez daha değerlendirilmelidir diye düşünüyorum.

***

Doğru baktığımızda göreceğiz ki; tarih boyunca yapanda söz olmuş yıkan da. Cennet de söz olmuş, cehennem de. Hadis de söz olmuş, şeytan da, Yunus da söz olmuş Mevlana da.

Sözü; faydaya, bireysel ya da toplumsal faydaya dönük olarak söyleyenler, dünyanın ölmez itmez sesi olarak kalacaklardır elbet.

Sözü; kişisel tatmine, egoya ve yıkıma dönük olarak söyleyenler, rahmetle anılmayacaklardır elbet.

***

Sözü; gönülden ve dağarcığın en kıymetli yerinden dile taşımalı ve onu en yumuşak tonla sunmalı.

Bilgiden yoksun sözü, bir fikir edasıyla sunma cehaleti terkedilmeli.

Sözün yıkıcılığını dilin kemiksizliğine bağlamamalı.

Tartıda Ömer, sözde Yunus olmalı.

Sözün özü:

Söz var baldan tatlı, söz var zehirden acı.

Söz ola baldan tatlı, cennet içinde saklı.