Binlerce okulumuz var, resmi ya da özel. Belli yaş aralıklarındaki insanlarımıza bu kurumlardan eğitim hizmeti veriliyor. Oysa yaş sınırlaması olmayan bir okulun içerisindeyiz, dünyadayız.
Evet dünya bir okuldur,
öğretmenleri ise: “Doğa ve akıl”
Doğa, sevgisinin sınırı olmayan kucaklayıcı bir öğretmen. Üreten, ürettikçe yeşeren yeşerdikçe öğreten renga renk bir varlık.
Akıl, doğayı anlamlandıracak donanımla yaratılmış en büyük hazine.
Dünya adlı bu okulun sınıfları: “Aile, örgün eğitim kurumları, bağlı olunan din, sokaklar, iletişim araçları...ve benzerleridir.
Sınıfların ilki ve belkide en önemlisi olan aile, ne yazık ki son tahlilde sınıfta kalmıştır. Aklı, erdemi ve fedakarlığı devre dışı bırakan aile, gelecek üreten bir kurum olma özelliğini kaybetmek üzeredir. Eğitimin ve öğretim etkinliğinin beşiği olması gereken aile, ne yazık ki sosyal medyanın ve dizilerin tutsağı haline gelmiştir.
Dünya adlı okulun bir diğer sınıfı da “ dindir ”
Ülkemizin müslüman bireyleri, bu sınıfın sıralarında eğitim alıp içeriğini öğrenmek yerine, kulaktan dolma bilgilerle yetinme yolunu seçerler. Bırakın herhagi bir kitabı okumayı inandıklarını zannettikleri dinin kutsal kitabını “Türkçe” olarak okumazlar. Dolayısıyla onlar için din, Tanrıya ibadet edilecek araçtan öteye geçemez. Yani yüce yaradanın “ Hiç akletmezmisiniz ?“ uyarısına rağmen akıl devre dışıdır.
Diğer bir sınıf, ilkokuldan - üniversiteye bağlanan okullardır.
Ne yazık ki devlet okulları uzunca bir süreden beri sistemsizlik üzerinden travmalar yaşıyor; “ Millilik, Evrensellik ve Bilimsellik “ uyumlu bir anlayışla sistemin içerisine birtürlü yerleştirilememiştir. Sürekli değişim uygulamak, eğitim kurumlarımızın en belirgin sistemi olmuştur. Yaşanan gel gitler sayfalara sığmayacak boyutlara ulaşmış, Sistem sürekli “Kayıp Nesiller“ üretir duruma gelmiştir. Zira sınav çarkının dişlileri iş başındadır. Bu sınıfta da akıl devre dışı kalmış, siyasi dalgalanmalar kader haline gelmiştir.
Ya sokaklar, sokaklarımız ne durumda?
Aklın ve geleneksel mahalle kültürünün çoktan terki mekan ettiği sokaklar, artık yeni sahiplerinin kontrolüne girmiş durumdadır. Düzensizlik, saygısızlık, karamsarlık, güvensizlik...vb gibi olumsuzluklar, sokakların yeni sahipleridir. Bu sınıf, içerisinde dalgalandırdığı nesilleri, sorumsuzluğa, bencilliğe, tatminsizliğe en hafifinden, boşluğa itmektedir.
İletişim araçları?
Yönetme ve yönlendirme becerisinden yoksun olan insanımız, bu ağın tutsağı durumundadır. Tutsak nesillerin dramından oluşan bu yeni dünya, eğitim sistemimizin üzerine karabasan gibi çökmüştür. Postmodern sömürgeciliğin başat unsuru olan bu ağ, ne yazık ki insanımızın aklını başından almaya devam etmektedir.
24 Kasım kutlamaları, bahsi geçen sınıflarımızı; bilime, milliğe, evrenselliğe, fedakarlığa, inanca ve idealizme yönlendirebilir mi sizce?
Bütün bu olumsuzlukları düzeltebilecek tek bir sınıf var: “ Öğretmenler “
Bir gün değeri bilinir umuduyla, ülkemin bütün öğretmenlerini saygıyla selamlıyorum.