Eskiden İstanbul Sütlüce’de şehri doyuracak kadar küçükbaş hayvan kesimi yapılırdı. Altınboynuz denilen Haliç’in etrafındaki deri işleme fabrikaları ve oradan yayılan  kokular o dönemin bizlere hediyesi gibiydi.

Mezbahada kesilecek koyunlar kan kokusuna çok duyarlı olduklarından, kesimhaneye yaklaştıklarında kan kokusunu aldıkları için bir adım ileri gitmezler ve bu durum şehrin et ihtiyacının karşılanmasında bir hayli sıkıntıların yaşanmasına sebep olurmuş. Gel zaman, git zaman yetkililer kafa kafaya verip bir çözüm bulmaya çalışmışlar. Uzunca uğraşlardan sonrası  pratik bir çözüm bulmuşlar. Koyun sürüleri içinde aktif ve semiz olan koyunlar sürünün önüne alınır ve sürüyü bu koyunların ardından gitmeye alıştırırlarmış. Sürünün yönetimi bu öncü koyunlar sayesinde çobanlar tarafından çok kolay yapılırmış.

“Kösemen koyunları” adı verilen bu öncü koyunlar kontrolüne aldıkları sürüyü kesim ihtiyacı zamanında doğruca mezbahaneye getirir, tek koyunun sığacağı aralıktan ilerleyen öncü koyun kendisinden gayet emin olarak bu dar ve geri dönülmez koridorun sonundaki kendisi için ayrılan özel odaya alınır, arkasından ona güvenerek gelen sürü ise teker teker kesilerek afiyetle insanların sofralarına misafir olurmuş.

Öncü koyun kendisi için hazırlanan özel yemlerle yemlenir ve bir diğer sürüye öncülük etmek için  yeni sürüsüne alıştırılırmış!
Bu durum uzun zaman devam ettirildikten sonra, kösemen koyunun yaşlandığına hükmedildiğinde; yine sürünün önünde, sürü ile birlikte kesim alanına getirilir, geri dönüşü olmayan koridora alınıp, koridorun sonundaki odaya geldiğinde; odanın kapısı kapatılır ve artık yaşlandığı için kendi getirdiği sürüden önce kesilerek, onun görevi bir başka koyuna verilirmiş!
İlginç değil mi?

Tıpkı siyasal iktidarların “kösemen bürokratları” gibi.
İktidarlar her türlü kanunsuz hukuksuz ve kul hakkı oluşturan uygulamaları; seçip ödüllendirmeyi vaat ettikleri “kösemen bürokratlara” yaptırır, ondan sonra da bu bürokratların güçlenmesini ve sözünün geçerli olmasını engellemek için onların ipini çekerler. Bu görevi yaptığı halde hala ipi çekilmemişler varsa bilin ki, görevi henüz tamamlayamadığı içindir.
 Son müdürler puanlamasında ve devamında sözlü mülakat için kurulan “emre amade” güdümlü komisyonlar da kösemen koyunlarını aratmayacak uygulamaları eksiksiz ve başarı ile uyguladılar. Türküm ve Müslüman’ım diyen bütün adayları mezbahaneye getirip, kendileri özel olarak hazırlanan odalara alındılar. “kendini tanıtırmısın” sorusunu yüksek raconlu bir ifade ile biz kesilecek koyunlara karşı büyük bir sadakat ve mükâfat beklentisi ile ağızlarından salya akarcasına haykırdılar!
Boğazlıyan kaymakamı Kemal beyi idam eden İstanbul’daki “Nemrut Mustafa” başkanlığındaki mahkeme heyetinden farkı olmayan bu komisyonlar unutmasınlar ki; arkalarında kesim koridorlarında bıraktıkları sürü için; özel ikram ve iltifatlarla alındıkları odalar, işleri bittiği zaman, kösemen koyunlar gibi onların kesim mezbahası olacaktır!
Bunu unutmasınlar!