Yazar enflasyonu ve gölgeye dair mırıldanmalar:

“Bu gölgeli benliklerin ardında daha karanlık bir gölge daha vardır: kimliğin kendisini ortadan kaldırma rüyası, tüm doğaçlamalara son verme, hikayeden kaçma arzusu.”

İlgi Arayışı | Adam Phillips

Vasat edebiyat ülkeyi ele geçirdi. Herkes kendi içinde yazar- şair ve araştırmacı. Kim ne yazıyor, kimler neden bu yazılanları okuyor, arz ve talep ilişkisi bir çorbaya dönmüş. Tatsız, tuzsuz, boş bir okur-yazar ilişkisinin içinde tüm köşeler birileri tarafından tutulmuş. Diyojen'in, “Gölge etme başka ihsan istemem.” özdeyişinde olduğu gibi, gölgelerin içinde vasatlığın ve sığlığın kuşattığı bu edebiyat dünyasında kaybolup kalmışız. Hâlâ iyi edebiyatın varlığına inanan bizler,  kıyısından da olsa öylece bu arsız güruhu izliyor ve yaşanan bu hengameye anlam vermeye çalışıyoruz.

İMGE DENİZİ, YÜZMEK, YÜKSEK EDEBİYAT VE VASATLIK

“Gün güzeldi ya, uzun bir yüzüşün bu güzelliği arttırıp taçlandıracağını düşündü.”

Yüzücü | John Cheever

Faroz sahilinde bir bankta oturmuş gün batımını izliyorum. Saat kullanmayıp güneş saatine inanıyorum.  Kıyıdayım, az ötemizde vasatlık kendini kendisiyle sınıyor bunu biliyorum. Bu afişlerde bahisleri geçen yazarlar kim hiç bilmiyorum. Hiçbirini neden tanımıyorum?

O kıyılarda dolaşmak aklımın ucundan bile geçmiyor, neden?

Gerçek edebiyatın imgeler dünyasında bizimle kalan kimler? Ve gerçekten bu yazar enflasyonunda kaybettiğimiz, ıskaladığımız kimler? Biliyorum bazılarımız hâlâ benim gibi yüksek edebiyata inanıyor!

"Edebi­yattan daha büyük bir bilince sahip değiliz... Edebiyat lanetlilerin kurtuluşu olmuştur, aşıklara ilham kaynağı olup yol göstermiştir, umutsuzluğu yenmiştir ve bu yüzden belki dünyayı da kurtarabilir."

John Cheever

Ve yine biliyoruz zamanımızın savaşı bu,  popüler kültürün vasatlığı ile yüksek edebiyatın savaşı. Birileri edebiyatın gölge yazarları. Hâlâ iyi edebiyata inanıyoruz ve umut ancak umutsuzluk olduğu zaman anlamlıdır, diyoruz.

Atapark'ta bulunan İl Halk Kütüphanesi'ne gidiyorum. Ünlü Fransız yazar André Malraux'un “Umut” adlı kitabının olup olmadığını soruyorum. Kütüphane görevlisi raftan kitabınızı almaya gidiyor. Ve kendime şu soruyu soruyorum. Umut ancak umutsuzluk olduğu zaman mı anlamlıdır? Umut etmek umutsuzluktan mı doğar? Umut olmayan yerde mi umut vardır?

Hikayelerden kaçmıyoruz ve hikayede de kalmıyoruz. Biz hikayedeyiz, hikayenin kendisiyiz. Bazılarıysa edebi gardırobun gölgeliğinde, giyilmeyi bekleyen kötü biçilmiş ve dikilmiş eski kıyafetler gibiler.

Yüksek edebiyat iyidir. Sizleri gölgelikte bırakmaz, aydınlatır ve en önemlisi sizi siz yapar başkası değil.