Umberto Eco, "Zevksizliğin Yapısı" adlı denemesinde, "Zevksizliğin sanat alanındaki tanımı, etkinin önceden üretilip dayatılması şeklindedir." diyor. Alman Kültürü zevksizligi "Kitsch" katagorisi içine alarak hem sabitlenmiş hem de başka kültürlere bu tanımı hediye edilmiştir. Kitsch, (kitle kültürünün) içinde yaşayan bir süreç olarak öncü ve üst kültürü her zaman tetiklemiştir. Buna karşılık orta ve popüler kültürde her zaman kitschi desteklemiştir. Çünkü kitsch (kitle kültürü ) kendi kendisini taklit ederek sürekliliğini korumayı bilmiştir. Kitle kültürü kendi içinde popüler olanla ilgilenir ve yarattığı orta kültürle vücut bulur. Üst kültürle - kitsch arasında her zaman bir diyalektik bir bağ vardır. Aslında orta kültür denilen şey üst kültürün yozlaşmış halidir. Yani üst ve orta kültür arasındaki geçiş sürekli bir entropidir. Kapalı ortamlarda üretilen sanat her zaman için kitsch' den öteye geçemez. Dış ortamdan arındırılmış, kendini kendisiyle beslenen bu kısır ortamlar, sıradanlığıyla güdük bir sanatsal çevre yaratır ve kendi içindeki üretimleri destekler.
Kitsch, Ludwig Giesz, Phaenomenologie des Kitsches'de (Kitsch'in Fenomenolojisi) bu terimin olası etimolojik köklerini öne sürer. Birinci öneriye göre bu terim XIX. yüzyılın ikinci yarısına aittir: Münih'e gelen Amerikalı turistler hesaplı bir fiyata bir tablo almak istedikleri zaman bir skeç (sketch) isterlermiş. Bu kelime de kısa süre içinde Almanların kolay estetik deneyimler arayan alıcılar için üretilen bayağı sanatsal çöplük için kullanılır hale gelmiş. Ancak Mecklenburg diyalektinde kitschen fili "yoldan çamur toplamak” anlamına gelirmiş. Aynı fillin bir başka anlamı da "mobilyalara antika görünümü vermek için onlara makyaj yapmak” imiş, ayrıca verkitschen fiili de "ucuza satmak” anlamına gelirmiş.
Sanatsal Mesajın Yeniden Geri Kazanılması
Umberto Eco, Kitsch'in şöyle bir tanımını yapıyor, "Tüketildiği görülen; tüketildiği için kitlelere ve ortalama izleyici kilesine ulaşan; ve çok sayıda tüketici tarafından tabi tutulduğu kullanım şekli kullanımını hızlandırıp derinleştirdiği için tükenen (ve değerini kaybeden) her şey Kitsch 'tir."
Olmak ya da Olamamak:
Sanat mesaj verir mi? Resim, sadece pentür ve teknikten ibaret bir sanat dalı mıdır?
Dayatılan göndergesel sanat eseri(lerinin) ve varsa sanatsal mesajın tam da kendi yapısını izleyici üzerinden, tüketim nesnesi olarak öne sürüldüğü kapalı toplumlar dünyanın neresindedir?
Sanat şehrin duvarlarını ve galerisi kaplayan illüstrasyonlardan ibaret midir? Bizlere şehrin neredeyse tüm kamu binalarının içinde ve duvarlarında sunulan bu şeyler sanat mı, çöp mü?
Şehrimizde uluslararası boyut taşıdığı iddia edilen bir edebiyat festivali var. Bu festivalin ulaşılabilirliğini ve niteliğini kim sorguluyor? Yapıldığı söylenen, filmlerle, belgesellerle şehre ne gibi değerler ve katkılar sunuluyor?
Son olarak, bir şeyi yapmış olmak, ona değer biçmek için zamansal ve mekansal bir vizyon gerekir. Yani şehrin geçmiş dinamiklerini ve niteliklerini öğrenmek lazım gelir. Yazık ki, şehrimizde üretilen görsel ve işitsel sanat alanlarının pek çoğunun içeriği güdük ve sağırdır. Sunulan vitrin şehrin değil, birbirinin içinde harmanlanmış ķüçük bir azınlığın kıt bakışıdır. Bir şeyi yapmış olmak için, önce olmak gerekir. Yapılacak en iyi şey, bilmiyorsan Katip Bartleby' nin dediği gibi "I would prefer not to" olmalıdır. Şehrimizde niteliğe ve kaliteye ihtiyaç var, birbirinin kopyası olan şeyler sadece birilerinin avuntusu, bizlerin değil. Olmak ya da olamamak işte bütün mesele bu!