1914 yılında Trabzon’u işgal eden Rus askeri birlikleriyle birlikte kente gelen Uspenski adındaki bir tarihçi, Trabzon’un en önemli tarihi arşivlerini yağmalayarak gemilere doldurup Moskova’ya götürür. Son derece önemli Osmanlı dönemi arşivleri ve eski kayıtlar bu şekilde Trabzon’dan uçurulduktan sonra.., sıra kenarda, köşede kalmış malzemelere gelmiş.., onları da sayıları son derece az da olsa kentin eskileri birer, ikişer olmak üzere peyderpey sineye çekmişlerdir..
Trabzon’da bugünün yaşayan kuşakları, yani bizler, artık bu kaybolan tarihimiz için oturup her gün ağlamak yerine, bu saatten sonra acaba bir şeyler yapılabilir mi, diye düşünmek durumundayız. Trabzon’un uçup giden eski evrakını şimdilik bir kenara bırakalım.., kütüphane kayıtlarında var görünen bazı eserlerin, kitapların ve haritaların bile zamanla buharlaşıp yok olduğu ifade ediliyor.. Kimdir bu kütüphane düşkünü fareler.. bilmek lazım değil mi? Benim gibi sade bir vatandaşın, sokaktaki herhangi bir insanın bu malzemelere ulaşabilme şansı mümkün olmayacağına göre!..
Yıllar önceydi, yanılmıyorsam 1991 yılı. Şimdiki Rusya Başkonsolosluğu’nun yeri.., bir aracı tarafından satın alınarak restore edilmeye başlanmıştı.. Bu bina, eski Trabzon bankerlerinden bir Rum vatandaşa aitmiş..ve yıllar boyu öylece kalmış. Daha sonra bu bina birkaç resmi kurumun lokali olarak düşünülmüş ve bu maksatla birkaç kere de “gece” ziyaret edilmişse de.. amaçları gerçekleşememiş ama.. bu ziyaretçilerin binanın içinden bir hayli eski eşyalar, nadir antikalar ve benzeri.. malzemeleri bu sayede uçurduğuna dair söylentiler var.. Günahları başına..
Sonunda, son noktayı Rusya Başkonsolosluğu koyuyor bu binaya. Binanın restore edildiği iki yıl boyunca, odaların içinde bulunan eskiden beri kalmış çok sayıda tarihi belgeler, dokümanlar ve eski fotoğraflar için.. restorasyonu yapan firma resmi makamlara başvurarak, bu malzemelerin korunmaya alınmasını talep etmiş ama.. bu girişimlerinden hiçbir sonuç alamayınca.. çaresiz kalarak “on iki kamyon” hacmindeki bu malzemeleri maalesef sahildeki çöplüğe dökmüş.. Trabzon’da kalabilmiş bu son tarihin yok olmasına bizim kuşağın insanları da böylece şahit olacaktı demek...
Trabzonlu arşivci Aslan Pulathaneli amca bir gün elinde otuz kadar büyük boy eski fotoğrafla, Kunduracılar Caddesi’ndeki küçük dükkanına geldiğinde, baktım ki morali bozulmuş bir halde bakıyor.. ‘Gitti..’ diyordu, ‘Bir tarih daha gitti..’ Giden tarih, diye, sızlandığı şeyin, o binadan çöpe dökülen on iki kamyon arşivden bahsediyordu.. Geri kalan, otuz kadar eski Trabzon fotoğrafıydı ancak..
Biz, tarihini çöpe döken, vagonlar, gemiler dolusu arşivlerini yabancılara bir pula satan, yağmalatan, yağmalayan.., tarih bilincini hiçe sayan.. sonra da ardından ağıtlar yakan bir toplum olduğumuz sürece.., hangi heykelleri yıkarsanız yıkın.., köle olmaya mahkûm varlıklar olarak şunun, bunun oğlanı, uşağı olmaktan kurtulamayız.. Açık ve net..! Kim gocunursa gocunsun!
Sadece yukarıda verdiğim örnek bile.., bu rezaletin ve talanın boyutlarını anlatmak açısından acı ama gerçek bir örnek.. Trabzon’un arşivleri nasıl yok oldu, sorusuna cevap olsun diye, işte sizlere en basitinden bir dramı iletiyorum ve düşünün diyorum... Daha nice evraklar, malzemeler ve belgeler çöplüklerde yatıyor demek ki!
Şu ‘Mülkiye Marşı’nın ilk iki mısrasına bakınız..
“Başka bir aşk istemez, aşkınla çarpar kalbimiz..,
Ey Vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz”
“Ey vatan..” , diyorum, bir, aşkınla çarpan kalbimize ve yetişen nesillere bak.., bir de şu arşivlerin hâli pür melâline.. Bu memlekete yazık edilmedi mi sizce? Bazı çevrelere göre.., Türkiye’nin Floransa’sı olması gereken Trabzon’un, içine düşürüldüğü duruma bakar mısınız?..