Bahar dalları denilince, ilkbahar mevsiminin geldiği günlerde, bahçelerde ve duvarın kenarlarında her tarafta görmeye alıştığımız erguvani kırmızı renkte mini çiçeklerin, insanın içine verdiği o müthiş sevinç geliyor hatırıma...
Bahar dalları, sadece görsel olarak verdiği hazla anılmıyor tabii.. Edebiyatımızda, şiir ve şarkılarda oluşturduğu nice güzel duygularla bir devir yaratmış olması da her zaman göz önünde bulunan bir güzellik idi, demeye bile dilim varmıyor artık.. Zira, bahar dallarını, mazide kalmış bir güzellik olarak anmak ve arkasından ağıtlar yakmak istemiyorum.
Trabzon’un merkez sokaklarında olduğu gibi, Erdoğdu, Bahçecik, Kalkınma mahalleleri, Yeşiltepe, Aydınlıkevler gibi yeni ekleme semtlerinde de yıllarca seyrine doyulamayan ‘bahar dalları’ eğer bir bir kaybolduysa, bu erguvani kırmızı güzellikler için ağıt yakmak lazım gelmez mi?
Mazinin derinliklerinde kaybolup giden sadece bahar dalları mı sanki. Trabzon’un en merkezi sokaklarında ve mahallelerinde yıllarca görmekten sevinç duyduğumuz gülibrişim ağaçlarının o alımlı pembe çiçekleri, mor karanfiller, kokusu yürekler yakan kırmızı güller ve nice bahar çiçekleri sadece solmak değil.. Yok olup gittiler birer birer Trabzon’dan, kim biliyor..
Bahar mevsiminin gelmeye başladığı günlerde ve yazın, Trabzon’un Boztepe, Çifte Çamlık, Bahçecik, Değirmendere ve yakın semtlerine doğru halkın ailece ve komşularla yaptığı günlük piknik gezileri, o kayganalar, hamsi kuşları, mücverler, yaprak dolmaları da beraber kuş olup uçtular sanki. Bugünkü genç nesiller ve çocuklar için, bu saydığım şeyler birer yabancı kelime gibi algılanıyor da ben çok üzülüyorum..  Yaşı 50 ve 60 civarında olan insanlar bile üzülüyor, görüyorum...
İnternet, bilgisayar, cep telefonu ve tablet gibi zamane araçlarının bu kültür kaybında birinci dereceden rol aldığı söyleniyor, doğrudur.. Sokaklarda veya mahallelerde, hatta aynı apartmanda oturan ve birbirine güya ‘arkadaş’ bağıyla bağlı olan çocuklar bir araya geldiğinde, bakıyorum her birinin elinde birer tablet var, yan yana ‘yapışık’ oturuyorlar ama birbirleriyle hiç konuşmadan, hatta birbirlerinin yüzüne dahi hiç bakmadan saatlerce o gaybana aletlerle haşır neşir oluyorlar...
Siz sanmayın ki sadece bahar dalları kurudu da gitti bu şehrin sokaklarından, arkadaşlık, yarenlik, dostluk, komşuluk, hısımlık, akrabalık, hatta insanlık bile öldü artık. İnsanlık bile!!!  Nerede o eski mahalle kültürü, sokak adabı, ev ve hane terbiyesi, delikanlı duruşu.. Nerede? Bunu derken, yani eskiden her şey sanki çok mu iyiydi de şimdi bozuldu, hayır! Onu kastetmiyorum tabii.. Ama şok süratli bir bozulma ve yoldan çıkma hastalığı var bağrımızı saran..
Ben bahar dallarının Trabzon’dan kaybolması kadar,  bu sosyal yaranın da hızla büyümeye başlamasından rahatsızım.. Yoksa bu iki konu arasında, yani bahar dallarıyla sosyal sorunlar arasında gizli ve bilmediğimiz bir irtibat mı var!!  Bir insan nesli kayboluyor da yerine başka bir canlı nesli mi geliyor acaba?
Ne dersiniz?