İyiden iyiye hissettirmeye başladı kendini bahar…
Toprak uyanıyor, kuşlar sabaha ezgilerle merhaba diyor, ağaçlar sanki bir yayla düğününe hazırlanır gibi gelinliklerini giyiyor.
Her bahar gelişinde içimde tarifsiz bir yazma arzusu belirir. Satırlara baharın kokusunu sindirmek, rüzgârını kelimelere iliştirmek, sonra da bu güzelliği siz değerli okuyucularımla paylaşmak, benim için büyük bir huzur kaynağıdır.

Trabzon’umuzun ve tüm Karadeniz’in yeşili dillere destandır. Ama artık sadece yeşil değil; mor menekşeler, sarıçiğdemler, kırmızı gelincikler de konuşmaya başladı toprağın diliyle.
Dere kenarlarında açan kır çiçekleri, çayın yanında pişen mısır ekmeğinin buğusu, fırından yeni çıkmış hamsili pilavın kokusu gibi sarıyor insanın ruhunu.
Kışın yorgunluğu yerini baharın coşkusuna bırakırken, dağlar da ovaya sesleniyor: “Uyanın! Vakit yeniden dirilme vaktidir.”

Her bahar, yeni bir başlangıç demektir.
Her çiçek, toprağın “umut var” deyişidir.
İnsan, bazen bir kemençe tınısında, bazen yaylaya çıkan yaşlı bir ninenin baston sesinde bulur baharı.
Bazen de horona durulmuş bir düğünde, çocukların kahkahasında.
Ve bu güzellikleri görebilmek için uzaklara gitmeye gerek yok.
Bir sabah erken kalkıp Boztepe’ye çıkın, ya da Santa da derenin kenarın da bir bardak çay eşliğinde derin bir nefes alın… Baharın tam da ortasında olduğunuzu anlayacaksınız.

Trabzon sokakları da baharı yaşıyor artık.
Meydan Parkı'n İskender Paşa Camii'ne doğru tarihle bahar iç içe Uzun Sokak’ta insanlar birbirine gülümsüyor.
Çocuklar kalabalıklar içinde kaybolurken, yaşlılar geçmişin baharlarını anlatıyor; Ganita ve Faroz sahillerinde
İşte bu yüzden bahar güzel.
Aslında hayat güzel. Her mevsimin kendine özgü bir hikâyesi varsa, baharınki şüphesiz en şiirseli.

Ve sevgili dostlar, yıllar önce karşıma çıkan, her bahar yeniden okuduğum ve her defasında kalbimi yeniden titreten o satırlarla sizi baş başa bırakmak istiyorum.
Çünkü bazı yazılar, mevsimden de önce gelir…
---

“Ben Her Bahar Yeniden...”

Ben her bahar, yeniden başlamak gerektiğine inanırım hayata.
Bahar gelince sadece doğa değil, gönüller de yeşermeli.
Savaşın gölgesinde kalan çocuklara, ezilenlere, umutlarını yitirmiş yüreklere de bahar gelmeli.

Bahar, tıkanmış umutlara nefes olur.
Solmuş hayallerin üzerine güneş gibi doğar.
Bir çiçeğin açışı gibi başlar yeniden her şey.
Ilık rüzgârlarla birlikte bedenlerdeki yorgunluk silinir, ruhlarda bir filiz büyümeye başlar.

Çünkü biliriz ki; her son bir başlangıca, her kış bir bahara gebedir.
Bir ayrılığın acısı bile, baharın taze kokusunda unutulur.
Bir hüsran, yeşeren dallar arasında anlamını yitirir.

Hayat, kırılgan olsa da çiçekler gibi; azimlidir insan.
Toprağa sarılan bir çiçek gibi, hayata tutunur umutlarımız.
Ve her baharda biraz daha sıkı tutarız hayata.

Yeşildir bahar.
Renklerin en soylusudur o.
Hayatın, bereketin ve dirilişin simgesidir.
Her şey baharda yeniden canlanır.
Renkler iç içe geçer.
Mavi gökyüzüyle sarı güneş el ele verir.
Ama hâkim renk daima yeşildir. Çünkü yeşilsiz bahar düşünülemez.

Her varlık, baharı kendi lisanıyla karşılar:
Bitkiler filiz verir, hayvanlar sevinçle uyanır, insanlar umutla nefes alır.
Düşünceler yeşerir, fikirler tomurcuklanır.

Kışın buzları çözülür, hazan tersine döner.
Baharla birlikte yeni bir dönem başlar:
Atılımlar, değişimler ve düşler filizlenir.
Zaman hızlanır, duygular derinleşir.

Baharda gelen her fırsat, bir lütuftur.
Toplum olarak sancılarımız, aslında büyük doğumların habercisidir.
Baharı görmek, baharı yaşamak…
İşte en büyük talih budur.

Ve şimdi biz, tarihin en bereketli baharlarından birini yaşıyoruz.
İmkânlar ve umutlar üzerimize yağıyor.
Hepsi birbirinden değerli.
Ve biz, her birini kucaklamaya hazırız.

Çünkü biliyoruz; bahar sadece mevsim değil, bir mucizedir.
Ve her bahar, yeniden başlamak için en güzel zamandır.

Bu baharda, dünyada savaşların son bulması, özgürlük özlemiyle yaşayan mazlum coğrafyalara barışın ulaşması, çocukların silah sesleri yerine kuş cıvıltılarıyla uyanması en büyük dileğimdir.
Her bölgeye, her gönle, her haneye bahar gelsin.