Yok edilen bir mahalleden bahsediyoruz.
İsmini fetihle birlikte alan mahalleden...
Bahçeli evlerin bulunduğu, şirin tek katlı mekanlarda yaşayan insanların komşuluklarının zirve yaptığı tarihi bir mahalleden...
Ve Trabzon'un balkonu sayılabilecek konumda bulunan, hem şehrin merkezinde hem de doğayla iç içe bir mahalleden söz ediyoruz.
Yıllar geldi geçti.
Plansız yapılanma o güzelim evleri bir bir yok etti.
Yok etti de ne oldu.
Hadi diyelim gerekliydi, ihtiyaçtı.
Lakin doğru düzgün planlama yapılamaz mıydı?
Yapılamadı
Görmedi, ilgilenmedi kimse.
Şehir plancısı mı yoktu?
Vardı da yetkisiz miydi?
Belediyeler, bakanlıklar bu akla ziyan işlere ne dedi?
Bir şey demedi.
Yapan yapsın, yıkan yıksın sonra bakarız dendi.
Şimdi koskoca tarihi bir mahalle yok oldu gitti.
İki viyadük bir yol genişletme derken Yenicuma diye bir mahalle kalmadı.
Peki biz niye yaptık bu işi?
Yol geçecek?
Yolu niye yaparlar?
İnsana hizmet için değil mi?
Yenicuma da insan kaldı mı?
Mahalle yok ki insan kalsın.
Yıktınız.
Yollar için yıktınız.
Viyadükler, üst geçitler için yıktınız.
Ama bir türlü yapmadınız.
Mahallede kalanlar yol bulup evine gidemiyor.
Yağmurda, çamurda perişan oluyorlar.
Yıktınız.
Bari hemen yapın.
Ne yapılacaksa artık.
Orta gelir grubu insanların yaşadığı bir mahalle idi Yenicuma...
Çoğu evler eski.
En az 30/40 yıllık.
Kamulaştırılan evlerden çıkanların yeni bir ev bile alacak para geçmedi ellerine.
Şimdi geride kalan evler de var.
Madem olduğu gibi mahalleyi boydan boya yarıp geçti viyadükler, verin bir daire alabilecek kadar kamulaştırma bedelini de o insanlar da çıksın yeni evlerine.
Yıkık, eski, yıkılmaya yüz tutmuş evlerin görüntüsü Trabzon gibi bir kentin tarihi mahallesi Yenicuma'ya yakışmıyor.
O insanların yaşadığı sıkıntıların bir an evvel son bulması lazım.
Fatih Trabzon'u fethettiğinde ilk cuma namazını bu mahalledeki kilisede kılıp orayı camiye çevirdiğinden Yenicuma Mahallesi ismini almıştı. Fatih bugün kalkıp gelse bu benim fethettiğim Trabzon'un en güzel mahallesi Yenicuma'ya ne olmuş böyle dese, cevap verebilecek mi ilgililer?
Başladığı işi bitirmeyen yönetimler, yarım bırakanlar, insana değer vermeyip insanının derdiyle dertlenmeyeler, o yarı yıkık evlerde yaşamaya çalışanların çektiği sıkıntıları da anlayamazlar.
Yol medeniyet demektir.
Yol, geçtiği yerin yüzyılların birikimini taşıyan medeniyetin izlerini silmemeli.
Ve yol sorun değil yeni bir hayat getirmeli.
Yenicuma maalesef anılarıyla, tarihi kimliği ile mutlu mesut yaşayan mütevazı insanları ile birlikte büyük bir yalnızlığa ve yok oluşa mahkum edildi.
ÇANAKKALE'DEN HÜZÜNLÜ BİR ANI
25 Nisan 1915. Yer Çanakkale Kumkale sahili.
Anadolu tarafı...
Düşman plan yapmış.
Türk ordusunu şaşırtacak.
Görev Fransız birliklerinde.
Fransız ordusunda da sömürge zihniyeti gereği Senegalli Cezayirli lejyoner askerler var.
Fransızlar Gelibolu'yu bırakıp Anadolu sahiline çıkacaklar ki Türk ordusu bu sahte çıkarma sonrası Kumkale'de oyalanıp oraya bağlanıp kalarak, kuvvetini de bölerek gücü azalsın.
Asıl çıkarmanın yapılacağı Gelibolu müdahalede zayıf kalsın.
Fransızların kıyı boyunda dar bir şeritte tutunmalarına rağmen, göğüs göğüse süren bu muharebede 1500 askerimiz şehit olmuştur.
Kısa sürede de Fransız birlikleri bölgeyi terk etmek zorunda kalmışlardır.
Çanakkale'de Kültür Turizm Müdürü iken bir gün bir haber aldık.
Çok şiddetli yağan yağmur sonucunda Kumkale'de toprak yarılmaları ve çökmeleri olmuş.
Bunun sonunda toprağa haşrolunmuş şehitlerimizin kemikleri toprak üstüne çıkmış.
Haberi alır almaz şiddetini biraz olsun hafifleten yağmur altında araziye gittik.
Haber doğruydu. Şehitlerimizin kemikleri görünüyordu.
Tüylerimiz diken diken olmuştu.
Kuran okuyarak bu manevi atmosferde kendimize gelebildik.
Yapılması gerekeni istişare ettikten sonra Kumkale mezarlığına gömülmek üzere, şehitlerimizin kemiklerini köyün imamıyla toplayıp, usul-u erkan ile mezarlığa dini merasimle yerleştirdik.
Çanakkale’nin her karış toprağının kanla yoğrulduğuna bizzat şahit olmuştum.
Kalbimdeki çarpıntıyla birlikte gözlerimden süzülen gözyaşlarının acısını hocamızın okuduğu Kuran-ı Kerim'in ruhumuzu teskin edici gücü biraz olsun dindiriyordu.
Asla geri dönmeyi düşünmeden vatan, millet, din, iman, bayrak, namus uğruna Çanakkale'de bir milletin makûs talihini yenen Türk askeri;
Ruhun şad olsun.
Mekanın cennet olsun.
Allah’ın rahmeti üzerinize olsun.
KİMSE ÜZERİNE ALINMASIN TRABZON İÇİN YAZDIM
Beşbin yıllık tarihi geçmişi var mı?
Doğası havası manzarası güzel mi?
Fatih fethetmedi mi?
Yavuz valilik yapmadı mı?
Kanuni burada doğmadı mı?
Atatürk üç kez ziyaret etmedi mi?
Tarihi İpek Yolunun liman kenti değil mi?
Kafkaslara, Ortaasya'ya, Ortadoğu'ya, Uzakdoğu'ya yüzyıllar boyunca ticaret Trabzon üzerinden yapılmadı mı?
Kültür ve sanat kenti değil mi?
Çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmamış mı?
İşgali de, muhacirliği de, kurtuluşu da yaşamamış mı?
Eğitim ve sporda öncü bir kent değil mi?
Tarihin kalbi değil mi?
Yazarı, şairi, ressamı, sanat insanı, tiyatrocusu, sinemacısı ülke çapında meşhur değil mi?
Futbolda Anadolu devrimini gerçekleştirmedi mi?
Çayıyla, fındığı ile hayvancılık ve balıkçılığı ile yıllarca halkı geçinip gitmedi mi?
Siyasette devlet idaresinde hep önde olmadı mı?
Karadeniz’in incisi bölgenin lokomotifi olarak Osmanlıdan bu yana her konuda merkez olmadı mı?
Şimdilerde ise çok sorulacak sorular var mı yok mu?
Mesela:
Gençler işsiz mi?
Gençler geleceğe umutla bakıyor mu?
İş bulmak için Trabzon'da imkan var mı?
Sokakta gezen gençlerin yüzde kaçı yüksekokul mezunu?
Gençler sanat sahibi olmak istiyor mu?
Mesela sanat sahibi gencin çalışacağı iş kapısı, fabrika, imalathane yeterince var mı?
Doğaya sahip çıkılıyor mu?
Meraya konut yapıp sonra tereyağı 250 olmuş diye vahlananlar gidişatın kötüye gittiğinin bilincinde mi?
Denizi doldurup, yol geçirmeye, üzerinde yapılar yapmaya gayret ederken kıyı balıkçılığına darbe vurulduğunun kimse farkında mı?
Tarımın sadece fındık ve çaya indirgendiğini, köylerdeki arazilere arsa gözüyle bakıldığını gören var mı?
Yabancıya haddini aşan, olağanı zorlayan miktarda arsa ve ev satmanın yarına sıkıntı yaratabileceği düşünülmez mi?
Kentin tarihi kimliğini bozan viyadükler, yollar yapmanın bugünden yarına Trabzon'un özgün yapısını bozduğunu,
Kadim mahallelerimizin bir bir yok edildiğini; Hacıkasım, Yenicuma, Arafilboy gibi Trabzon’un simgesel yerleşim merkezlerinin ve tabi ki bünyesinde barındırdıkları tarihi mekanların ortadan kaldırıldığını,
Bu şehrin birinci sorununun işsizlik olduğunu,
Geleneksel ticaret kenti kimliğinin giderek zayıfladığını,
Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün 1924 yılında Trabzon ziyaretlerinde Samsun'dan Sarp'a kadar bu güzel kentin dahili ve harici şimendiferlerle Trabzon limanına bağlanması isteği, talimatının halen yerine getirilemediğini,
Var olan limanın giderek şehrin merkezinde kaldığını,
Havaalanının her geçen yıl artan yolcu potansiyeline cevap vermekte zorlandığını,
Kent içi trafiğin bir türlü düzene giremediğini,
Halen sahil yolundan uluslararası trafik akışına rıza gösterilip Güney Çevre Yolunun henüz başlanmamasını,
Yılların çalışması titiz ve azimli bir gayret sonucu elde edilen turizm başarısının sürdürülebilir olması için radikal adımların atılmamasını,
Kış turizminin söylemden öteye gidememesini,
Kış turizmi planlaması kapsamında belirlenen bölgelerde alt yapının oluşturulamamasını kim nasıl izah edecek?
Ve işte yine bir seçim dönemi daha geldi çattı?
Merakım siyasiler Trabzon için neler önerecekler?
Hangi projeleri gündeme taşıyacaklar?
Yetkiyi aldıklarında seçim kitapçıklarında vadettiklerini yapabilecekler mi?
Bir merakım da seçmenin tercihlerinde?
O program kitapçıklarını geçen yıldan bu yana saklamışsalar, o günden bugüne neler gerçekleşti diye acaba merak edip okuyacaklar mı?
Kimse yazdıklarımıza alınmasın.
Trabzon için daha güzel, müreffeh, gelişmiş, herkesin mutlu yaşadığı bir Trabzon için yazdım...
Giderek artan genç nüfus iyice daralan Trabzon ekonomisi içinde işsizliğin kader olmadığı bir kentte yaşamak istiyor. Vekil adayları, siyasi partiler bu sese kulak vermeliler.
Çok daha enteresan bir durum var; Trabzon denizi ve yeşili arayan bir kent olmuş. Oysa deniz hemen yanı başında, yeşil ise doğasında. Düşünmek ve çare üretmek gerekir.