Söz tarihten açıldığı zaman, insanların aklına gelen ilk millet Türklerdir. Bazı kaynaklarda Hz. Nuh’un oğlu Yasef’in Türk adındaki oğlundan ismini aldığı belirtilen Türkler, yaşadıkları yüzyıllar boyunca karşı konulamaz ve önlenememiş olan iktidar mücadeleleri yaşamışlardır.
Bu mücadeleler, göçebe hayatın dayattığı zorluklar ve toplumsal şuur eksikliği ile yakından ilgilidir. Ayrıca bir önemli sebep daha vardır ki; bundan dolayı Türkler tarihte 124 devlet, 16 imparatorluk kurmuşlar ve tabiri caizse yine de akıllanmamışlardır. Bu Türklerdeki “Kut” anlayışıdır. Yani ölen hükümdarın oğulları arasındaki taht mücadeleleridir. Hükümdarın her oğlu babasının varisi olduğuna inanır ve onun ölümünden sonra taraftarları ile harekete geçerdi. Kardeşlerin hepsi ayni amaçla hareket ettiğinde çatışmalar kaçınılmaz olurdu. Bunun sonunda koskoca devlet ya yıkılır ya da parçalara bölünerek, gücünü kaybetmiş ayrı ayrı devletler haline gelirdi. Bu yapı az ya da çok hemen hemen bütün Türk devletlerinde vardı.
Aynı yapı Osmanlılarda şehzadeler arasındaki mücadeleler ile devam ettirilmişti. Osmanlılarda da padişah ölünce; şehzade sancaklarından haber alıp İstanbul’a ilk varan şehzade, devlet erkânının kendisine biat etmesiyle padişahlığını ilan ederdi. Diğer şehzadeler ya bunu kabul eder ya da mücadeleye girişirlerdi ki; bu durum Osmanlılarda yeni bir devletin kurulmasına yol açmazdı ancak devleti zayıflatırdı. Diyeceğimiz o dur ki; devleti yönetmek zor bir iştir ancak ondan daha da zoru, yönetmek gücünü ele geçirmektir. Günümüzde devleti temsil etme ve yönetme isteği; siyasi partiler şeklinde minimize edilerek devam ettirilmektedir. Tarihi ve sosyolojik genetik yapımız bu, değişmesi ise, yüzyıllardır mümkün olmadı.
Bu mücadeleler dünyanın köklü medeniyetlerinde de her zaman yaşanmıştır. Eski Çin’de, Mısır’da, Roma ve benzeri devletlerde de, iktidar için; suikastlar, ihtilaller ve toplumsal kavgalar olmuştur. Bunların içinde en ilginç ve dramatik olanı, Arapların kendi aralarındaki iktidar mücadeleleridir. Öyle ki, Peygamberimizin vefatından sonra başa geçen 4 halifeden 3’ü iktidar mücadelelerinden dolayı katledilmişlerdir. Bu mücadelelerde taraflar arasında yapılan savaşlarda 80 bine yakın insan hayatını kaybetmiştir. Cemel (deve) olayında 10 bin kişi, Sıffın savaşında 70 bin kişi öldürülmüştür. Kerbela olayında Hz. Hüseyin, 8 kardeşi ve 72 taraftarı yok edilmiştir. Neden? Çünkü Yezidi’n iktidarı bunu gerektiriyordu!
Emeviler zamanında mezhep imamımız “İmam Azam Ebu Hanife” Emevi hükümdarlarının gayri İslami isteklerine fetva vermediği için meydanlarda kırbaçlanmış, Abbasiler döneminde de, muktedirlerin ayni isteklerine İslami fetva vermediği için önce hapse atılmış, sonra zehirlenerek öldürülmüştür!
Bu iktidar mücadelelerinin İslam alemi için bu güne kadar devam eden ve toplumların birçok konuda; taraf-karşı taraf olmasına sebep olan olumsuz sonuçları olmuştur. Maalesef İslam alemi asırlardır bu problemleri ortadan kaldıramamıştır,
İktidar mücadelelerinin doğasında rakiplerin yenilmesini normal karşılayabiliriz de ancak, tamamen yok edilmesi düşüncesi yanlıştır. Çünkü iktidarları da denetleyecek ve gerektiğinde ikaz edecek meşru bir gücün olması her zaman faydalı olandır.