STADDA TOPLUMSAL EŞİTİZ
Bütün şehir, şehrin dışındaki bütün Trabzonlular, Trabzonlu olmayıp da Trabzonspor'a gönül vermiş herkesin dilinde o slogan: O sene bu sene!
Hepimiz gönülden inandık buna. En yakın rakibiyle arasındaki 9 puan farkla liderlik kürsüsündeki Bordo-Mavili ekip ligin son düdüğü çaldığında 8’nci şampiyonluğu yaşatacak!
Hatayspor'u konuk ettiğimiz son maçta stadyumdaydım; pandemi kısıtlamalarının ardından ilk kez. Akyazı'daki o dinmek bilmeyen tezahüratları, sevinci ve üzüntüyü doruklarda yaşayan seyirciyi, ve en çok da 7'den 70'e stadyuma renk katan kadınları seviyorum! Yıllardır “Süper Lig'in kadın seyirci oranı en yüksek tribünü” unvanını kimselere kaptırmayan kadın seyirciler Trabzon'da insanı düşündürüyor; niye olduğunu aşağıda açıklayacağım. Sanırım şehirde “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” kavramına yaklaşabildiğimiz tek alan stadyum. Karar mekanizmaları, istihdam hatta eğitimde bile erkeklerle aynı oranı yakalayamayan Trabzonlu kadınlar, en azından burada Türkiye ortalamasının üzerine çıkıyor.
Gelin verilere bakalım;
Trabzon Büyükşehir Belediye Meclisi üyelerinin 67’si erkek, 3’ü kadın. Kadınların meclisteki temsili, Türkiye ortalaması olan %11’in altında. Trabzon sınırları içerisindeki 18 ilçenin belediye başkanlarının tamamı erkek. Bu belediyelerden sadece Trabzon Büyükşehir Belediyesi’nde Eşitlik Birimi bulunuyor.
Ben bundan şunu anlıyorum; öncelikle siyasi partiler kadının karar alma mekanizmasında yer alabileceği sıraları erkeklere vermekte çok bonkör davranıyor. Her biri ilçesini “dev, en büyük, en fazla” gibi sıfatlarla tanıtmaya çalışan yerel yönetimler kadının sorunlarını dinleyip, çözüme dahil etmek için çok da çaba sarf etmiyor. Ama sıra, öznesi kadın olan özel günlere geldiğinde herkesin kaleminden çok güzel, süslü, hayranlık uyandıracak kelimeler dökülüyor. Acaba bütün yıl boyunca kadınlarla kaç toplantı yapıyorlar, ne notlar alıp, ne kadar sürede çözüm üretiyorlar? (Bu soru burada dursun, kendime ödev veriyorum, araştıracağım.)
Türkiye’de işgücüne katılım oranı erkeklerde %78.2, kadınlarda %38.7’dir. Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane’nin bulunduğu TR90 bölgesinde erkeklerin işgücüne katılım oranı %76.6 iken kadınlarda bu oran %51.6’dır. TR90 bölgesinde erkeklerin istihdam oranı %69.3 iken kadınların istihdam oranı %45.3’tür. Türkiye genelinde erkeklerde işsizlik %12.7, kadınlarda ise %16.8’dir. TR90 bölgesinde işsizlik oranı erkeklerde %9.5 iken, kadınlarda %12.1…
Türkiye’de 15 yaş üstü erkeklerin %0.9’u, kadınların ise %5.5’i okuryazar değildir. Trabzon’da bu oranlar sırasıyla %1 ile %7.5’tir.  
Eğitimde de istihdamda da Türkiye ortalamasının altında kalıyoruz.
“İnsanı düşündürüyor” dediğim kısma geleyim. Trabzon'daki rakamları verdim; bazı yerlerde kadının adı yokken biz eşitlik için canla başla mücadele veriyoruz, bu durumun gerçekleşmesini bir devrim gibi tarif ediyoruz. Bilirsiniz ki düzenler köklü değişikliklerin hayata geçmesini de düşünülmesini de istemez.
Şeytanın gör dediği cinsten şeyler geliyor aklıma. Trabzonspor'un liderliği ve İstanbul takımlarına üstünlük sağlamak, her siyasi görüşten, her sosyal statüden, her eğitim düzeyinden erkeğin ortak gayesi. Kadının sadece futbol arenasında seyirci olarak bu derece aktif olmasına "izin verilmesi” de değerler üstü bir çabaya hizmet etmek için. Karar organlarında temsilde, okul sıralarında öğrenirken, fabrikalarda üretirken, aile içinde yaşarken kadının dahli için bu kadar gayretli göremediğim ya da hadi, kadınla omuz omuza olmaktan bu kadar memnun görmediğim erkeklerin diyeyim, söz konusu Trabzonspor olduğundaki tutumları bende, memnuniyet duymakla, varlığımızın kullanılması arasında duygu geçişlerine sebep oluyor. Gelin her yerde omuz omuza olalım, gelin böyle yaparak hem Trabzonspor'u hem Trabzon'u en üste taşıyalım.
***
BİR 17 ARALIK DAHA GEÇTİ
Değerlerimiz, inançlarımız, kabullerimiz ve kabul edemediklerimiz var. Unuttuklarımız ve tabii unutamadıklarımız. 17 Aralık böyle bir tarih benim için.
Dünya'ya örnek olmuş hoşgörü, sevgi ve saygının timsali, ilim insanı Hz. Mevlana Celaleddin Rumi'nin çok sevdiğim bir şiiri vardır;
“Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar
Önemli olduğunu öğrendim.

Namusun önemini öğrendim evde...
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
Gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el
Sürmemek olduğunu öğrendim.”
Hakça bölüşmek, günaha uzanmak kolayken ona el sürmemek, namusu evde öğrenmek...
Yıllardır okuduğum, şimdilerde eğitimci sıfatıyla bütün öğrencilerime de okuttuğum bu anlamlı dizlerin sahibini “En büyük aşkım” dediği Allah'a kavuştuğu 748'nci “düğün gecesi” sebebiyle bir kez daha rahmetle anıyorum.